Yakınım sana, kendi içimde kaçıncı kezdir bu senin için kendime diz çöküşüm?
Yumruklarımı sıkıp, göğsüme vuruşum, ayrılık şarkılarını dinlerken, akıttığım gözyaşlarımdı bu sevgi için yılların ardına sakladım hep bu sevgiyi, çürütmek için…
Geriye kalan yığılmış düşlerle, dünyama küserken sadece kendi ruhuma yalvardım, bu son yıl olsun acılandığım deniz mevsimi diye…
Yaşam bu sevgili, beyaz ile düş görme zamanlarının artık çok azaldığı belki de pişmanlıksız bir yaşamdı arkada kalan…
Gece sardı tüm gökyüzü, tüm yalnızlıklar, başıboşlukla duman dumana, ardı bir ateş, bir koyu siyah gökyüzü, bir yalnızımsı ateş tüm bulutlarda, bir duman uçsuz bir gökyüzünde ve tüm sevgiler harıl harıl ateş ve bir yokluk zamanı yalnızlığı karşılayan, belki de bir kimsesizlik, bir korku çemberi…
Acemi bir balıkçı deryanın uçsuzunda, bir gurbet türküsü yalnızlığı delen, uykusuzluk hazımsızlıkla boğazın derininde ve sevgili yüzü göz kamaştıran bir yalnızlıkla, ılık bir ışıltı ile derinlere yolculukta ve sen sevgili yarınsızlığımın en büyük korkusu, en yüce duygusu, geceye yok sayılacak bir bakışta...
Saati mi şaşırdı bu hıyar?
Gerçi hiç saati olmadı ama
En azından birine sorar.
Cebimde bir lira desen yok,