Suskunluklarımız Benlik Direncimizi Aştı.43

Mustafa Yılmaz 4
765

ŞİİR


17

TAKİPÇİ

Suskunluklarımız Benlik Direncimizi Aştı.43

Yaşamı tedbirlerle yaşamaya çalışırken, farkında olmadan ürkek ve de korkak yaşam düşlerine dönüştü karakterim…

Terk edilmişliği öğrendim, ihaneti geçmişte yaşarken, sadece gülümsedim, sadece kendi benliğimle nefes almaya çalıştım…
İhanetle yaşadım, ihanetle nefes almaları gördüm, kendime öfke diklenmesine düştüm.
Tüm isteklerimi ardıma atıp, yaşamın bu kısmında var olmaya çalıştım, derken bile kendi kararlılığımı kontrol ettim. En sevdiklerimizden nefreti öğrendik ve kendi benliğime kapandım…
Yaşamın bu kısmı artık oldukça dinginleşmişti…

Kendime dünlere göre vedalaşarak yarınların umudu içinde var olmak düşleri kurdum…
Yaşam kaybettiklerimizle elde olanları düşledikçe, oldukça hafiflemiş oluyordu…
İçimden geçmiş günlerle vedalaşma çabaları doğuyordu…
Hatırlar mısın sevgili, yarınlar dünlerden güzel olacaktır demiştim…
Artık senin için bende ne dünler kaldı ne de yarınları düşünmek…

Anları bekledim mutlu olabilmek için.
Zamanı hiçe saydım, zamanın içinde ağlamalarla dalaştım.
Zamanın içinden kaçmaya çalıştım, zamanla yoruldum, bezginlik ve tiksinti yaşadım, uzakları özledim, uzakların içinde korkusuzca var olmaya çalıştım…
Çoğu zaman adımı sildim, adsız kabul ettim kendimi ama ruhumu eskittim. Kendime yabancı ve kaçak oldum, korktum ve korkaklıkla ürkekliği yaşadım var olmak için uzaklara uzaklarda varlık direncim ile yaşadım…
Üstüme üstüme yıkıldı umutlarım, ezildim ve
yoruldum… Zaman tüm bu yorgunluklarla geçti…
Sadece bir benlik savaşımı idi bu sonunda küskün oldum ve sustum… Suskun oldum yaşama… Sonunda…
Suskunluklarımız benlik direncimizi aştı diyerek içimde kapanık olmakla yaşama tutundum…
Yaşam suskunluklarımla da devam edecekti artık…
Yaşamım değişiyordu…
Benden başka hiçbir şey değişmiyordu… Değiştiremeyecektim de…
Sonuç etrafımızda örülen örümcek ağı ile nefes almalar kalıyordu…

Yine sonu olmaz sesler var kulaklarımda, yine sonlanamayacak düşler var düşüncemde, arkası gelmez anılar var geçmişe işleyen, sadece düşler var bana dair, sadece düş var geçmişe ait ve sensiz geçecek yıllara dair.
Kim bilir belki unutulamayacakların arasına yazılacak bir çoğu, ama ömrüme kalan ne ki boş vereyim…

Sonlanamayacak akışlar var yaşamımda. Belki yarın tükenecek belki de benle beraber yürüyecek.
Sesi kısık bir bakış bu sahipsiz düşüncelere bulanan, belki de gereksiz bir düş kurma bunlar sadece geçmişe bakmaksa ki vazgeçilmiş bir kesit artık. Ne kalacak sonsuza belli değil. Unutmaksa bir vazgeçiş ki imkânsızın dışında ve unutmak artık sahipsiz bir geçmiş.
Oysa yarınsızlık korkularım vardı ki düşledikçe tükenmişliğini görmek de bir başka duruş.

Yarını olmaz dediklerim vardı ki hepsi mürekkebi uçmuş defter sayfalarında…
Sen mi sevgili, demenin gereksizliği çıkmış ortaya bundan sonrası mı sadece kendine nefes almakla geçecek zaman…
Tüm düşleri içime sindirmişken artık düş görme korkusu da bitmişken, nefes almak çam ağaçlarının yaprakları altında bir başka his veriyor bedenime…

Böylece sona oturmuş bir gölge görüntüsünde sevgi…

Garip duygular bunlar, oradan oralara sıçrayan seslerle değişimdeki ruh yapılarım… Sonsuza uzayacak bu sevgi derken, yarınsızlık korkusu sarmış nefeslerin arasına kesiklerle çıkan seslerle…
Unutulmaz sevgileri yazarken yaşamımıza dair, şimdilerde kapanan kapılar ardında kalmışsa düşler, artık bedeni sürüklemenin de ne anlamı olur ki?
Sadece bir düştü gördük bittik der geçeriz herhalde...

Sevdalı olmuşsak yaşama, sevdalık olmuşsak yaşamdan gerisi sadece bedensel duruş olacak sanırım...
Neyin vaktinin gelmesini düşlüyorum?
Vaktin gelmesi mi önemliydi, o düşlediğim mutluluk için… Zamanın geçtiğini mi hissediyordum? Veya kurgusuz düşüncelerin içinde çaresizliklerimi mi gözlemliyorum?
Yaşamın içinde değiştirebildiklerim gibi, hiçbir taşını oynatamayacağım… Kendim, kendim için kurduğum ve yıllarımı bunlardan doğacak mutluluk azınlıklarını yaşayabilmek için verdiğim uğraş ve çaba kolay geçiştirilecek yürek vurgunları mı idi.

Yaşam için kimlere ve ne için eğildim, neyin beklentisi uğruna ömrümün uzun yıllar uğraşları için neleri başarıp, nelerde hayal düşüklüğü hissettim veya denediğim güçlülük kuvvetleri ile nerelerde galip olma duyguları hissettim?

Önemli olan en yakının ile güç denemesi değildi, haklılığımı korumak için dökeceğim terler çok değerliydi…
Elbette kaybettiklerim oldu, elbette direnç kırılması ile baş dönmelerim ile yenilgilerimi içime sindirmeye uğraştım….
Kaybettiklerim çoğunlukta idi…
Bu da beceriksizliğimden ziyade, dönek düşünce sözleri ile yenilişi kabullenir oldum…

Zaman geçtikçe hiçbir dün, hiçbir yarından güçlü olamadı ve kazandıklarım hep kaybettiklerime üst oldu…
Gerçek şu ki benlik direncimi korurken, acılanmaları da sindirmeye çalıştım, hayal dünyamda…
Kaybettiklerim zamana göre eksildikçe, ruhsal kazanan hep yükselişe geçti…
Düşünce gücümü kalem gücüm ile sınadım ki hiçbir kalem düşünce gücü karşısında eğilmezdi doğrularda…
Bugünün elbette yarınlı yaşamı olacaktı verilen ömrü düşünerek ama doğrular hep yarınlara köprü oluyordu… Hak edenle kaybeden arasındaki fark belki de çok zaman sonra ortaya dökülecekti…
Sadece zaman kendi sürecinde hükmediyordu gece ile gündüz arasındaki farkları…

Belki kaybedecektim acılara karşı gücümü ama ruhsal yapımdaki direnç olacaktı beni hayata bağlayan…
Şüphesiz bu süreç devam edecek burası noktadan sonrasıdır deme şansının olmadığını da biliyorum ne yazık ki…

Aitlik duygusuydu yaşamda kaybettiklerimin sebebi…
Kendimi kendime, seni kendime ait olarak görüp, yaşamın içindeki olmazlarla kaybettiğim çok şeyin sebebi…
Kendime düşmek, sadece kendime ait olan çok şeyi kayıpları ile var oluşumda güvensizlik duygularına düşmem…

Sevme duyguları içinde yanılgılar da, suçlar ve suçlular var şüphesiz ama bunu gerçeğe açıklama sistemi var mıdır ki deyip hâlâ merak içindeyim…
Çünkü yaşam ilk günlere göre pek farklı olmadan devam ediyor veya edecektir sanırım…
Sabretmeyi kullanmayı denedik veya sabır taşmasını zorladık belki de ama gerçek şu ki sabrın iç dünyaya göre hükmedilmesi çok zordu belki de…
Yitirdiğim birçok değerimin yanında var oluşumu destekleyen sevgimden arkada kalanlarla yaşamıma dahil olanlardı belki de bu günlerdeki nefeslerime güç katanlar.

Durmayasıya zamanın peşinden koşarcasına avuttuk kendimizi…
Dağıldık, durdurulamayasıya dağıldık, belki de darmadağın içine düştüm.
Kendi kendimi belki de koruyamadım, inanmak veya inanmış olmak birine veya birilerine… kendi korkusuzluğumun içinde ezildim tek başa ve bir başa yaşam zorluğunda…
Şüphesiz güvenmişliğin bedeli güvensizlikle dağılıyordu…

Dargınlık vardı aramızda, bundan sonrası sevgi çarpması, gecenin günü olmayabilir, hele günün gecesi hiç olmaz…
Kınalı saçlar dökülür parmak uçlarından çamurun sulusuna…
Yaz mevsimi soğuklara dönüşür, zaman susar, ürkek bakışlar kalır sabahın tanına, kendine acıma zamanları başlar, göz kapaklarından düşen uykusuzlukla…
Sabah oldu sanırsın, oysa uzakta şimşek çakmıştır, kendini bir anda dağın uç tepesinde sanırsın, ardından mevsimleri düşünürsün, ya mevsimi sonbahara bağlayan zaman aşımına uğramıştır, haberin olmaz, mevsimleri düşünemezsin kendi derdinde ilen.
Sonra ateşi, harı düşlersin daralır için, minnetsiz bir yaşamın içinde bulursun kendini…
Oh yokluk, ohhh varlık sonu darlık bu sevginin sert duvarı, betona çarpmış başın sanarak öfkelenirsin eksikliklerine, oysa eksikliğin fala sevgide kaybolmuş, yarınsız bir dünyada bulursun düş yorgunu hislerle kendini…
Af edilmez hislerdir bunlar, kendi kendine öfke saçarken, gözündeki yaşlara üzersin kendini..
Ve kendi haykırışını kendin duyduğunda öfken saçılır bu ne feryat diye ve susarsın ki artık kendin de suskun olursun yaşama…
Suskunken insan kendini hep yoksul sanır…
Yalnızken insan gök yüzünün ışığını hep kararmış sanır…
Bitmeyen düşler, bitemeyen acılanma hisleri, solan güneşi içindeki umuda bağlar kendini suçlarsın, vaktin darı başlamışken, uzakları düşlemenin acısı peydahlanır diyar diyar dolaşıp küskünlük yaratan kalbine düşer, ağlayamazsın bile…
Acıya yelpaze olur düş kurma zamanlarındaki aklına düşen çehre…

Mustafa Yılmaz 4
Kayıt Tarihi : 20.5.2018 14:30:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Yine sonu olmaz sesler var kulaklarımda, yine sonlanamayacak düşler var düşüncemde, Arkası gelmez anılar var geçmişe işleyen, sadece düşler var bana dair, sadece düş var geçmişe ait ve sensiz geçecek yıllara dair. Kim bilir belki unutulamayacakların arasına yazılacak bir çoğu, ama ömrüme kalan ne ki boş vereyim… Sonlanamayacak akışlar var yaşamımda. Belki yarın tükenecek belki de benle beraber yürüyecek. Sesi kısık bir bakış bu sahipsiz düşüncelere bulanan, belki de gereksiz bir düş kurma bunlar Sadece geçmişe bakmaksa ki vazgeçilmiş bir kesit artık. Ne kalacak sonsuza belli değil. Unutmaksa bir vazgeçiş ki imkânsızın dışında ve unutmak artık sahipsiz bir geçmiş. Oysa yarınsızlık korkularım vardı ki düşledikçe tükenmişliğini görmek de bir başka duruş. Yarını olmaz dediklerim vardı ki hepsi mürekkebi uçmuş defter sayfalarında… Sen mi sevgili sen mi ki sevgili demenin gereksizliği çıkmış ortaya bundan sonrası mı sadece kendine nefes almakla geçecek zaman… Tüm düşleri içime sindirmişken artık düş görme korkusu da bitmişken, nefes almak çam ağaçlarının yaprakları altında bir başka his veriyor bedenime… Böylece sona oturmuş bir gölge görüntüsünde sevgi… Garip duygular bunlar, oradan oralara sıçrayan seslerle değişimdeki ruh yapılarım… Sonsuza uzayacak bu sevgi derken, yarınsızlık korkusu sarmış nefeslerin arasına kesiklerle çıkan seslerle… Unutulmaz sevgileri yazarken yaşamımıza dair, şimdilerde kapanan kapılar ardında kalmışsa düşler, artık bedeni sürüklemenin de ne anlamı olur ki? Sadece bir düştü gördük bittik der geçeriz herhalde... Sevdalı olmuşsak yaşama, sevdalık olmuşsak yaşamdan gerisi sadece bedensel duruş olacak sanırım...

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Mustafa Yılmaz
    Mustafa Yılmaz

    Hikayesi:

    Yine sonu olmaz sesler var kulaklarımda, yine sonlanamayacak düşler var düşüncemde,
    Arkası gelmez anılar var geçmişe işleyen, sadece düşler var bana dair, sadece düş var geçmişe ait ve sensiz geçecek yıllara dair.
    Kim bilir belki unutulamayacakların arasına yazılacak bir çoğu, ama ömrüme kalan ne ki boş vereyim…
    Sonlanamayacak akışlar var yaşamımda. Belki yarın tükenecek belki de benle beraber yürüyecek.
    Sesi kısık bir bakış bu sahipsiz düşüncelere bulanan, belki de gereksiz bir düş kurma bunlar
    Sadece geçmişe bakmaksa ki vazgeçilmiş bir kesit artık. Ne kalacak sonsuza belli değil. Unutmaksa bir vazgeçiş ki imkânsızın dışında ve unutmak artık sahipsiz bir geçmiş.
    Oysa yarınsızlık korkularım vardı ki düşledikçe tükenmişliğini görmek de bir başka duruş.
    Yarını olmaz dediklerim vardı ki hepsi mürekkebi uçmuş defter sayfalarında…
    Sen mi sevgili sen mi ki sevgili demenin gereksizliği çıkmış ortaya bundan sonrası mı
    sadece kendine nefes almakla geçecek zaman…
    Tüm düşleri içime sindirmişken artık düş görme korkusu da bitmişken, nefes almak çam ağaçlarının yaprakları altında bir başka his veriyor bedenime…
    Böylece sona oturmuş bir gölge görüntüsünde sevgi…
    Garip duygular bunlar, oradan oralara sıçrayan seslerle değişimdeki ruh yapılarım… Sonsuza uzayacak bu sevgi derken, yarınsızlık korkusu sarmış nefeslerin arasına kesiklerle çıkan seslerle…
    Unutulmaz sevgileri yazarken yaşamımıza dair, şimdilerde kapanan kapılar ardında kalmışsa düşler, artık bedeni sürüklemenin de ne anlamı olur ki?
    Sadece bir düştü gördük bittik der geçeriz herhalde...
    Sevdalı olmuşsak yaşama, sevdalık olmuşsak yaşamdan gerisi sadece bedensel duruş olacak sanırım...
    Mustafa yılmaz

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Mustafa Yılmaz 4