Suskunluklarımız Benlik Direncimizi Aştı 41

Mustafa Yılmaz 4
765

ŞİİR


17

TAKİPÇİ

Suskunluklarımız Benlik Direncimizi Aştı 41

Yaşamımızda özenerek, değer vererek, şüphesiz dua ederek aklımıza düşen ve fotoğrafına baktığımız insanlar vardır şüphesiz, oysa biri veya birileri vardır ki, onları görünce bir şekilde, kan kustuğum zamanlar gelir aklıma, şimdilerde, sadece gülümserim kendime...

Koskoca bir şehir, bir dünya insanı, umulmaz acılanmalarla sardırdın başıma…
İki şehrin hasretini bulaştırdın bana, uzakların ve uzakların uzağına ulaştırdın beni…
Koca bir hasreti, koskoca bir sevdanın hasreti, yılları, üstüne örtmüş bir hasretle beni bulaştırdın…
Acımasızca, koltuk altını kaşıyarak, oynadığın oyunla, başı başına beni kendimle uzlaşı dışında bıraktın…

Yaşam uzun yılların aklında kalan özlemleri ile bu günlere ulaşma çabasında iken…
Kime kimi eş koştun, kimle kimi birbirine düşürdün. Aklına gelen tüm oyunlarla kurgularını işledin ve sadece ben ve sadece bana kendini savunma hakkı…
Neye karşı ve kime karşı savunacaktım kendimi?
Kaç cephede savunmada kalacaktım, kaç konu ile varlık mücadelesinde olacaktım?
Hangi sevgiye düşman, hangi sevgiden uzak kalacaktım?
Yarınsız düşlerle içinde kıvranacağım bir yaşam kesitinde var olacaktım?
Ve kendi kendimin koruyucusu ve doyurucusu olacaktım…
Kaç yıllık bir mücadele idi ve kaç yılın içinde kimler olacaktı ve ben yaşam savaşında var olacaktım?

Dün sevgili dünlerde ben kaç kez düştüm, kaç kezdir sekmelerimle süründüm bedenimle korkular ve umutsuzluklar içinde titrerken sen hangi sokaklarda güç denemelerindeydin?

Unutmak dimi unutmak yaşamın ilk merdiveni idi ve ben daha o ilk merdivende düştüm…
Ve sen bildin düştüğümü, evinin ışıklarını yaktın gece yarılarından sonra ve dudaklarının arasındaki sigaranla efelendin daha önceleri süründüğün yaşama ve yeni yaşamın emredicisi sen oldun, derken ben sadece rüyalardaki ben ile uğraşta idim…

Dün sevgili, dünler yaşamımın uzun zamanlarındaki çöküşlerini yaşadığım zamanlardı ki sen başarılarının hükmündeydin…

Kendine saklı kalmış düşler, kendine kanayan acılanmalar bunlar, dünleri unutma çabasından kopup, yarınların umutlarının peşinden koşma zamanları bunlar, belki de yarınsızlık korkularının ağır bastığı, bekleme zamanları bunlar...
Bekleyerek kaderi işlemekti belki de fark etmeden yaşananlar…

En uzun günler yaşanıyordu en uzun düş kurmalarla, sahipsizlik düşleriydi korku salan, korularla vedalaşma zamanlarının yerine, kaçış zamanlarıydı belki de bu çile günlerinden kopuş zamanları, belki de o kopuş anlarıydı asıl sevgiden koruma yıllarını içine alan düşler…

Umulmaz bir boşluk, unutulamaz yılları içine salarak, korku zamanları yaratıyordu…
Yarınlar sevgili dünlerin öfkelerini saldı içimize, yarınların umutsuzluklarıydı bu hikâyenin başlangıcını aşan.
Sen sevgili, sana yarınımsın derken aslında korkulardan sana sığınmaktı amacım, umuttu ya inanmakla düşlemek, düşleyerek sığınmaktı sana korkulardan…

Yarınsızlık bu sevgili, evsizlik, sığınmaksızlık, bu korkularla ve sana inanmaktı bu yaşamın ardından korkularla koşmak da olsa…
Bir hasret başı bir korku sonu yaşatmıştı sevgili olma düşünün içinde…
Şimdi düş kurma zamanlarından çıkıp yaşam koşusuna katılma zamanı…
Sen, sen iken ben senle var olurken umuttu yaşam…
Şimdilerde küskünlük zamana, belki de kimseye umutlanmadan yaşamda var olma çabası zamanları…

Hep düşünürdüm uzakların uzağı veya uzakların ötesi neresidir diye...
Belki bir umut serüvenidir derdim...
Belki de karanlığın ardına bakakalmaktır derdim ama sonuç hep ötelerde kalırdı...

Düşündüm de senden hep ötede ve ötekiler gibiydin yıllardır bana…
Belki de bu zamana küskünlük, belki de zaman ötesindeki nefeslere küskünlük düşleri...
Olmayasıya düşler ve olamayasıya düşüncelerin acılanmaları belki de tarafsızlık boşluğunda yaşamak, sana sahipsiz kalmak ve seni ret etme düşüncelerinin ağırlığı...

Çiçekler soldu, güller yaprak döktü, çok yıllar geçti senden sonra mevsimler hep kış, hep yalnızlık rüzgarı estirdi sadece gök yüzü yalnızlık bakışlarını
değiştirmedi…
Bir de ben düşlerimden seni hiç çıkarmadı... Sadece sana adadığım siyah gül yapraklarını döktü ben düşlerinde...

Şimdi zamanın bir başka anları… Bana göre imkânsızları düşünmek veya imkânsızlıklardan vazgeçmek…

Şimdi zamanın yalnızlıklarının teraziye konmuş, geçmişten kopup bu anlara düşme zamanı.
Düşündüm de olmasaydın sen, olmasaydın ve yaşamımda hüküm sürmeseydin…

Kaç yıl sonrasındayım senin yokluğunun başladığı zamanın başlangıcından bu günlere sarkan ve beni mıhlayan bu zamana ki düşünce zamanı bunun tarifi boşluk…
Bunun acısı belki de sonsuzluk veya ters zamanlardan kurtulup kendime sunduğum kıstası olmayan, belki de düşsel ve yalnızlık zamanı ki sadece geçmişe veda deme zamanı...

Sonu yok bu bekleyişlerin, ardı ardına düşüş bu düşünce kulvarına… Yarınsızlık korkusuydu belki de tırmandığım zirve ardı…

Ve sen kayıp bir siyah gül kökü...
Olmayasıya bekleyişlerin ardına düşen yalnızlık korkusu ile özlemin karmalandığı düşler...

Ve sen uzakların gizlenmiş bir umutla beklenen…
Umudun ardındaki gülümsemelerin ile aklımda oyulan zirve altı dağlar gibi içinde beklenti ile doluşan umut…

Korkma diyordu içimden bir ses devam ederek. Çocuklar korkuyu bilmez, hele kaybetme korkusunda hep cılız kalır, oysa korkunun ardına gizlenen beklenmeyenler vardı. Asıl o beklenmeyenlerden korkacaksın…
Kaç yılını ve ömrünün nerelerine feda ettiğindi korkulu olan veya asıl korkulacak olan…
Aslında korkudan ziyade şaşkınlıktı beklenmeyene veya beklenemeyenlere…

Başlangıçtan bu yana, içinde bulunduğum bu sevgiye aitlik duygusunun limitinde var olmuştum…
Ait olduğum bu birliktelikteki yaşamım da aitlik duyguları içindeydim…
Yaşanıyordu ve de bu duyguların içinde var olmak da onurdu benim için…
Yanılmış veya yanıltılmıştım…
Sadece içinde durdukça benlik direncim eksiliyor ve kendimi yok oluşa bırakıyordum sanki…

Boşlukta yaşam duygumdu, yıllarca nefes almalarımı zorlaştıran. Belki de bende kalanlardır yaşama güç katan...

Belki de içimde kalan son bir duyguydu kendimle yüzleşirken, yeniden sevmek diye bir olguya hükmetmem gerekti.
Yeniden sevdim duygusu ile yeni bir sevgi düşleri…
Belki de bir bedensel avuntuydu sevme duygusuna yama yapmak…
Belki de kendine acıma duygusunun örtme hisleriydi, sevmeye yeniden başlamak?

Umut bu ya sadece düşlerin ardından bakmak…
Belki de kendine acıma duygusu, sevgi günlerinden kalma bir fotoğrafa derinlemesine bakmaktı yaşamın son düş hali?
Vazgeçemediğimize karşı derinlemesine bir öfke duygusuydu sevmenin ardına bakmamak…

Aslında gömmeye çalışmaktı şüphesiz aşkın son halini…
Yeniden sevme duygusuydu belki de bedenimi olmazlarla sarsan…
Veya boşluğa haykırmaktı, yeniden sevdim duygusu ile yeni bir sevgi düşleri...

İmkânsız duyguların peşinde canlı tutabilmekti en güçlü sevgi bağımlılığı...
Sanki dünlerle hesaplaşmaydı sevginin umutsuz hali...
Veya gözümüzde canlandırdığımız bir sevgi düşleri idi yaşamın eğildiği son halleri...
İçine hayallerin umutsuzluğunu ilave etmekti belki de sevmenin en acı veren hali?
En beteri de büyük gürültülerle gelip kalbimize oturan sevginin, sessizce kaybolup giden sevginin ardından kopan fırtınalardı belki de en çok üşüdüğümüz?

Tüm bağımlılıklarımızla kendimize acıma haliydi belki de canımızı yakan düşler?
Bu akşam kendimi sorgularken, karşıma çıkan çaresizliklerdi belki de acı veren duruş?

Yorulduk aşkla beraber düşerken yaşamdan, tüm duyguların yıprandığı, olağan üstü şüphelerin gerçekliğiydi şüphesiz en derin yaraları açan…
Korkak düşlerdi yaşamı zora sokan şüphesiz ama alışılmıştı belki de doğrularda yaşamaya...

Koskoca bir şehir, bir dünya insan, umulmaz acılanmalarla sardırdın başıma…
İki şehrin hasretini bulaştırdın bana, uzakların ve uzakların uzağına ulaştırdın beni…
Koca bir hasreti, koskoca bir sevdanın hasreti, yılları, üstüne örtmüş bir hasretle beni bulaştırdın…
Acımasızca, koltuk altını kaşıyarak, oynadığın oyunla, başı başına beni kendimle uzlaşı dışında bıraktın…

Yaşam uzun yılların aklında kalan özlemleri ile bu günlere ulaşma çabasında iken…
Kime kimi eş koştun, kimle kimi birbirine düşürdün,… Aklına gelen tüm oyunlarla kurgularını işledin ve sadece ben ve sadece bana düştü kendini savunma hakkı…
Neye karşı ve kime karşı savunacaktım kendimi?
Kaç cephede savunmada kalacaktım, kaç konu ile varlık mücadelesinde olacaktım?
Hangi sevgiye düşman, hangi sevgiden uzak kalacaktım?
Yarınsız düşlerle içinde kıvranacağım bir yaşam kesitinde mi var olacaktım?
Ve kendi kendimin koruyucusu ve doyurucusu olacaktım…
Kaç yıllık bir mücadele idi ve kaç yılın içinde kimler olacaktı ve ben yaşam savaşında var olacaktım?

Dün sevgili dünlerde ben kaç kez düştüm, kaç kezdir sekmelerimle süründüm, bedenim korkular ve umutsuzluklar içinde titrerken sen hangi sokaklarda güç denemelerinde idin?

Unutmak dimi unutmak yaşamın ilk merdiveni idi ve ben daha o ilk merdivende düştüm…
Ve sen bildin düştüğümü, evinin ışıklarını yaktın gece yarılarından sonra ve dudaklarının arasındaki sigaranla efelendin daha önceleri süründüğün yaşama ve yeni yaşamın emredicisi sen oldun, derken ben sadece rüyalardaki ben ile uğraşta idim…

Dün sevgili, dünler yaşamımın uzun zamanlarındaki çöküşlerimi yaşadığım zamanlardı ki sen başarıların hükmündeydin…

En ağır yorgunluk belki de imkânsızlıklarla doğrulara ulaşma gerçeği…
Yılmadan yine düşeceğim senle yollara, belki derinde dolaşmak olacak bu yolculuk, belki de rüyalara sarkacak, ama ölçülerin dışında, düş kurmalarla yine senle olacağım şüphesiz, çünkü sen benin acılanma kaynağımsın ki ben artık acılanmaları sever oldum…

Devam edecek bu hikâye, belki uzun nefeslenmek gerekecek, belki de çok dağılacak düşlerim, bazılarına dayanmak da güç olacak ama bu yaşam kesitindeki bu parağraf devam edecek şüphesiz...
Bir yaralanma bu veya tedavi edilen ruh yorgunluğu bu olan ama yaşam güç dengesindeki varlığı sever, yoksa çöker kalır insan...

ÇANDARLI- İZMİR

Mustafa Yılmaz 4
Kayıt Tarihi : 10.5.2018 15:51:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Koskoca bir şehir, bir dünya insanı, umulmaz acılanmalarla sardırdın başıma… İki şehrin hasretini bulaştırdın bana, uzakların ve uzakların uzağına ulaştırdın beni… Koca bir hasreti, koskoca bir sevdanın hasreti, yılları, üstüne örtmüş bir hasretle beni bulaştırdın… Acımasızca, koltuk altını kaşıyarak, oynadığın oyunla, başı başına beni kendimle uzlaşı dışında bıraktın… Yaşam uzun yılların aklında kalan özlemleri ile bu günlere ulaşma çabasında iken… Kime kimi eş koştun, kimle kimi birbirine düşürdün,. Aklına gelen tüm oyunlarla kurgularını işledin ve sadece ben ve sadece bana kendini savunma hakkı… Neye karşı ve kime karşı savunacaktım kendimi? Kaç cephede savunmada kalacaktım, kaç konu ile varlık mücadelesinde olacaktım? Hangi sevgiye düşman, hangi sevgiden uzak kalacaktım? Yarınsız düşlerle içinde kıvranacağım bir yaşam kesitinde var olacaktım? Ve kendi kendimin koruyucusu ve doyurucusu olacaktım… Kaç yıllık bir mücadele idi ve kaç yılın içinde kimler olacaktı ve ben yaşam savaşında var olacaktım?

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Mustafa Yılmaz 4