Yeryüzü çürümüş yaprakların kıpırtıları ile dolu…
Güneşin kuruttuğu toprağa bastırıyor rüzgar...
Kışın ıslak günlerinden sonrası uzayan ömrün derin nefes almaları ile çoraklaşıyor yüreğim…
Yavaş yavaş çürüyorum, kışın tam da ortası ocak ayının da ortasındaki günleri yaşıyorum. Sanki anılar yavaş yavaş çürüyor, binlerce pişmanlık, nankörlük sevgiye dahil şahitliğimde…
En değerlim dediğim uzakta uçan bir yarasa misali karanlık kollayıcısı, acılarıma hükmeden düşler, vaz geçişlerime güçlülükle mücadele eden benliğin yavaş yavaş çürüyüşü ve öfke ve kızgınlık ve de kendine utanç ettiğin birçok anı veya unutmak istediğim bir yaşam kesitinin yorgunluğu…
Geriye dönüp baktığımda birçok günleri yok saydığım, birçok geceleri yaşamamış saydığım rüya geceleri ve ardına sığınan unutulmuş zamanları küflendiren yaşam pişmanlığı…
O mahur beste çalar Müjgan'la ben ağlaşırız
Gitti dostlar şölen bitti ne eski heyecan ne hız
Yalnız kederli yalnızlığımızda sıralı sırasız
O mahur beste çalar Müjgan'la ben ağlaşırız