Ne çok söyleyemediklerim var,
Içim hiç ele alınmamış bir kitabın, tozlu sayfaları gibi,
Ne şarkılar eşlik etti çığlıklarıma,
Nede içindeki kelimeler, mısralar, duydu isyanımı,,
Hep sustum.
Gecenin sessizliği gibi,
Konuşanların dilinde, araz oldum...
Ne çok anlatamadıklarım var,
Arada bir gözümle kaşım arasına yerleşen,
Çiviler çaktıkça acı veren, migren ağrısı gibi
Acıtıyor beni...
Hangisine yanayım,
Gecenin her dakika boğazımda düğumlenip kalmasına mı,
yoksa çatlak mantığıma mı?
Suskunluğum,
Kelimeleri dört nala koşturup,
Düşünceleri, üçer, dörder bağlayıp,
Bir köşeye, üst üste atması gibi...
Içimdeki düsmanı uyandırdı çatal diller,
Batmamak için kendimi sakındıysam da
Yine de suskunluğumu bozamadım,
Çatlak mantığım, kaşık olamadı, çatal dillere...
Ruhum bedenimde misafir,
Içimdeki düsman uyandı misafir tanımaz,
Suskunluğum..
Öfkeme, nefretime kefeni giydiremedi,
Sadece huzur, huzur dedi, huzur istedi,
Çatlak mantığım, sükunete alışmıs,
Adına yar dedi...
Sevda Gencer...
Aşkta yarın yoktur sevgili. Zaman ileri doğru değil, içeri, yüreklere, derinlere doğru işlemeye başlar, bilgeleşir. Hiç bilmediği sezgileriyle buluşur. Yükü çok ağırdır, kendiyle buluşmuştur. Hem dışındadır dünyanın, hem de ortasında.
Hindistan'da Ganj Nehri'nin kıyısında yakılan yoksul adamın hissettikleri de onunladır, yitirdikleri de... Newyork'ta, bir sokakta, o kartondan kulübesinde yaşayan kadının çıplak yalnızlığı da. Her şey onunladır, ona emanettir sanki, ama o, çıldırtıcı bir yalnızlık içindedir yine de...
Aşkın kültürlü olmakla, bilgili olmakla da ilgisi yoktur sevgili, kanımıza karışan ilkel acı, o yaban ağrıyla hiçbir kitabın yazmadığı hakikatlere daha yakınızdır, inan...
Kim demişti hatırlamıyorum, aşk varlığın değil, yokluğun acısıdır diye. Belki de bu yüzden ilk gençliğimde, o yoğun aşık olduğum yıllarda, gözüme uyku girmez, dudağımda bir ıslıkla bütün gece şehri, o karanlık, o hüzünlü sokakları dolaşır, insanları uykularından uyandırmak isterdim. Uyanıp, içimde derin bir sızıyla uyanan o derin sancının acısına ortak olsunlar diye...
Aşk çok eski bir şeydir sevgili. Onun içinden o çileli çocukluğumuz geçer. Sevdiğimiz insanların çocuklukları da... Oradan üvey anneler, eksik babalar, parasız yatılılar geçer. Ve sonra aşk bütün bunları alır, daha da eskilere gider, hep o ilkel acıya, o yaban ağrıya...



Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta