I-
dündü
-her şeyin bir dünü vardır-
güneş usulca sokuldu bulutların arasına
güneşin dününü kimse anımsamıyordu
bir, eylül sabahıydı
sıcak bir 'merhaba'
duyulmamıştı daha
keskin bir yağmur başladı ansızın
yağdı belleğimizin dehlizlerine
yağdı hiç durmadan
yurdum
bulutlar altında kıvranıyordu
bir doğum sancısı mıydı yaşanan
yoksa
yeni bir tufan mıydı
kapıları zorlayan
neredeydi nuh'un gemisi
nuh neredeydi
bir mucize miydi
bulutları kaldıracak olan
II-
gittikçe uzayan yollara vardık sonunda
mevsimleri unutmuştuk
adı konmamıştı yaşadıklarımızın
adımız
çocuklarla bir anılırdı
sayımız çok olmasa da
her coğrafyada vardık
çağrı gönderirdik karanlıklardan
aydınlık çağlara
büyük rüzgârlarımız olmamıştı hiç
oysa hep içindeydik bir fırtınanın
nereye koşsak
bir kasırga kopardı
kentler biter
yüce dağlar başlardı
uzaklıklar vardı
ardından
yıkımlar
en duyarlı yerimiz sessizce kanardı
belki bu yüzden vardık biz
bu yüzden koşardık acının ardınca
ve biz bilir
biz yaşardık
en anlamlı sevdaları
tek bir sözcük etmeden
susardık zaman zaman
ki sustuğumuz an
anlam kazanırdı susmak
konuşsak
evrenin dili olur sözcüklerimiz
şimdi susan ne varsa
yangın sonudur
III-
yorgun iklimler boy attı kentlerde
saklambaç oynamaya başladı sokaklar
her şey
ölüme yargılanmıştı kuşkusuz
herkes
yalnızca
çocukluğunu anımsıyordu
ve puslu bir eylül sabahı
kanlı bir yağmurla ıslanıyordu
yabancı bir suskunluk bürüdü yüreklerimizi
ne yapsak
adımız silinmedi kirli duvarlardan
çünkü utanç mevsimindeydik
bilinç donmuştu
şuydu en zor soru:
'kendimize mi yenilmiştik'
IV-
yanıtı alınmamış bir dünyaydı yaşadığımız
küçük sevinçlerimiz sessizce yağmalandı
suskuları yaşadık
gün batımlarından sonra
onulmaz bir yara gibi
çökerdi gece omuzlarımıza
duyamazdık çok sesliliğini evrenin
bir kızın
gözyaşları çoğaltırdı yalnızlığımızı
sincap değildik sığındığımız kovuklarda
ancak
camlarda üşürdü en sıcak dakikalarımız
belki
tarihi düşülmüştür bu anların
belki de
tek tanığımızdır karanlık sokaklar
V-
yaylaların
ince sızılarını taşıyan rüzgâr
gömülürken körfezin karanlık sularına
içten içe
türkülerin hoyratlığına bırakırdık
düşlerimizi
küçük
yalın şeylerden söz ederek
yol alırdık
kitapların görkemli uzantılarında
kurdu kuşu yitirmemiştik henüz
ama
mevsimsiz solmuştu çiçeklerimiz
soldurulmuştu birer birer
bir tek umut kalmıştı
yarına devşirebileceğimiz
umudu devşirip
gözü yaşlı anaların bağrına
yeniden çıkmalıydık
yarım kalan yollara
VI-
bir elmanın iki yarısı insan ve yaşam
rivayet olunur ki elma ağacıdır zaman
çağın akışına sessizce boyun eğmiş
döküyor ham meyveleri dallarından
VII-
sıtmaya tutulmuş
ses perdelerinin tutsaklığında
içimize çökerken
unutamadıklarımızın tortusu
kıyılarımızda birikirken
kurdun kuşun çığlıkları
bedeli yankılandı yaşamışlığımızın
dağlardan kentlere
kentlerden dağlara
ki
sonyazları gördük
benliğimizin ilkyazlarında
hiç unutulmayacak
bir oyundu bu kuşkusuz
adı konmamış
bir yaşam oyunuydu
oysa
perdeleri aralayarak
ellerinden
ellerinden
en çok da
alnından öpmek istiyorduk yaşamın
yarın
-her şeyin bir yarını yoktur-
dünün yarını olmayacak
Kayıt Tarihi : 19.2.2007 04:13:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)