Ömrüm...
Bu gün, içinde papatya resimleri olan hırkamı giydim…
Belki sen kokarsın diye.
Giyinirken ellerim titredi,
omzumdan aşağı kayarken hırkanın yumuşaklığı bile yaktı içimi.
Sana yazmak istiyorum,
ama hangi “ben” yazmalı?
Aklını kaybetmiş olan mı,
yoksa hâlâ seninle hayal kuran mı?
Kalem elimde titriyor,
Seni yazma ya gerek yoktu aslında
Kalbim ezberlemişti seni ezberlemesine de
Nerden bilirdim ki. Kalbinin kapısına da
Girilmez yazdığını,
Affet...
Kağıtta yer kalmadı, yokluğunu yazmak için.
Sahi hangi kurak mevsimin
ÇöL'ünden geçtim de yanLızLıktan
Yanmış yüreğim,
Sana denk geLdi Cân..
YanLızım..!
Kimsem yok diyorum,
Sen Sin İşte
Ve şöyle devam ettim...
Bendeki seni, sana nasıl tarif edebilirim ki?
Sen’sin işte.
Merhaba yüreğimin özLemi:
Merhaba gözlerimin hasreti satırLarında döküLen
Yürek sızım.
Ey kaLemin mürekkebine buLaşan göz yaşım,
BeLLi beLirsiz hayaLini astım yine bu gece duvarLarıma.
İki çift keLamını esirgeme benden.
Sensizlik
Sensizlik bulaştı yıllarıma,
Üstüm başım ayrılık kokuyor.
Her gün biraz daha eksiliyor içimden sen,
Ama adın, inadına, biraz daha büyüyor kalbimde.
Hani… anlatmak istersin ya.
Ama karşındaki seni yanlış anlar diye,
Kelimeler takılır boğazına.
Yutkunamazsın.
Dudakların titrer…
Gözlerin kelime arar…
Birinin sana kötü davranması için bağırmasına, seni incitmek için kelimelere sarılmasına gerek yoktur.
Kötülük her zaman yüksek sesle gelmez; bazen sessizliğin içine saklanır, fark edilmeyecek kadar ince bir şekilde hayatına sızar.
Biri sana kötü davranırken sessiz kalabilir; hiçbir şey söylemeden senden uzaklaşabilir.
Bir gün konuşmayı bırakır, seni anlamaya çalışmaz, güvenini sorgulatır.
Bir bakarsın, artık empati kurmaz; senin sevincine gülmez, üzüntüne ortak olmaz.
Sevdana Mahkûm
Yüreğimi kör eden
Sevdana mahkûm bir gecenin
Karanlık bir ışığın hayalinde
Sana varamamanın sancısıyla yanarım




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!