O dingin söz arasında bakışların, eksilen günü biçerdi hayat eksenimize, dışarıda yağmur serpintisi, havada ayaz.
Sırlar dökülürdü dudaklarından, satır arasındaki kelimeler bir martının çığlıklarına karışır, sözlere dönüşürdü haz.
Tadımlık mutlulukların yanık sularında bakışlarım resmini örselerdi, dudaklarımızdan dökülürdü harelenmiş bir yaz.
Kısacık anların sevinç molalarıyla devrilirdik düşlerimizin gölgeliğine, avuç içlerimizde kanardı aşk denilen hicaz...
Dingin suları okşadıkça gecenin eli, kıyılır taşın yüreği. Yarayı sabır iyileştirir, sargıyı öper usulca yârin sesi. Devrilmiş günlerin kayıplarını biriktirir bir adam uzak kentlerde, düşürmez elinden kalemi. Sevda kırık bir saz gömleği, düşler tarlasında yeşeren aşk çiçeği. Dünlerin kalıplarını kırıp attım denizlere, mutluluk yosun gözlerinin yanık yolcu şerbeti.
çatı katındaki odanın
kuytu bir köşesinde
kumaşındaki eski yağmurların
hüzünlü kokusuyla