Sus! Sadece dinle!
Toprak değer bu gece gözlerimin sahiline.
Kirpiklerim yanar ayrılığının aleviyle.
Ellerinde bir demet ihanetle,
Dudaklarını mezartaşıma değdirme!
Sus sevgili sus! Sadece dinle!
Kadehler sensizliğe kalkar bu meyhanede,
Kurumuş gözyaşları mezedir azap dolu sözcüklere.
Herkesin dilinde bir beste;
Ölüm kokar elbette.
Sadakatine yeminler etme!
Artık duymam seni bir kez bile.
Sus sevgili sus! Tek kelime etme. Sadece dinle!
Yakamoz imrenmez bir daha güzelliğine;
Elpençe değilki gözlerim kirpiklerine.
Ne bedenim dokunabilir tenine
Ne de bakışların saplanmaz artık yüreğime.
Sen sus yinede, sadece dinle!
Noktası yakındır virgüllerin,
Ezgisi zulümdür bu son dizelerin.
Gündüzü beklerken pembe düşlerin;
Ömrüne hüzün çökmüştür yine bugün:
Ya varlığına isyankarsın
Ya da yanlızlığa sürgün.
İşte böyledir süslü ölümün.
Sen yinede sus ve sadece dinle gülüm!
İhanetine dayanmazdı zaten ömrüm.
Yüreğime tırnaklarınla toprak örttün,
Ruhuma tebessüm yüklü irin döktün.
Hatırlasana! Beni sensizliğe sen gömdün!
Hücreydi bakışlarıma gözlerin,
Ve parmaklıktı avuçlarıma saçların!
Şimdi karanlık bir odada tek başımayım,
Haykırma boşa, Duymam seni asla!
Zira Eylül gecesinde kaldı o son elveda.
Ya sus ya da git gelme birdaha
barış taşdemir.
8 Nisan 2012 Niğde
Yorgunum, bahar geldi, silah kullanmayı öğrenmeliyim bu yaz
Kitaplar birikiyor, saçlarım uzuyor, her yerde gümbür gümbür bir telâş
Gencim daha, dünyayı görmek istiyorum, öpüşmek ne güzel,
düşünmek ne güzel, bir gün mutlaka yeneceğiz!
Bir gün mutlaka yeneceğiz, ey eski zaman sarrafları! Ey kaz kafalılar! Ey sadrazam!