Ben neden kötü olamıyordum. Kötü olmak değil aslında, hakedene hak ettiği şekilde davranış sergileyemiyordum. Uğradığım her yıkım karşısında içime gömülüp susmaktan başka yaptığım birşey yoktu.
Ya gerektiği yerde en uygun cevabı vermeli ya da susup içimden kendi kendimle kavga etmeliydim. İncil'de yazdığı gibi "bir tokat yediğinde diğer yanağını çevirmeli!" Bu düşünce biçimiyle yıllarca yaşadım. Lakin, şimdilerde bu bana çok da doğru gelmiyor. İnsanlara dur demesini bilmediğimiz için insanlık gün geçtikçe daha kötüye gitmiyor mu. Susarak kimseye birşeyler anlatamadığımız aşikar. Yanlış öğrettiler sonucu kendimizi ezdiriyor, taki boğazımıza gelene kadar sabrımızla sonuna kadar sınanıyorduk.Yaşadıklarımız öğretici oldu mu. Olmuş olsa dahi yılların ezikliği üzerimizde dur demesini bilmiyoruz. Orada dur bu benim sınırım geçemezsin hangimiz diyebiliyoruz. Hatır gönül diye diye kendimize en büyük kötülükleri yapmadık mı. Zorbalar her zaman kazanırken biz susarak onların işini kolaylaştırıypruz.
Ben kendi adıma değişemiyorum. İnsanları kırmak, incitmek gibi geliyor "dur" demek. Kimseler üzülmesin diye kendime kıyıyorum. Herkesi memnun, mutlu etmek asli görevimmiș gibi söküp atamıyorum zihnimden öğretilmișlikleri. Kanıma, ruhuma zuhur etmiş, kurtuluşum yok bu genetik hastalıktan. Bir nevii gönüllü köle modundan çıkamıyorum. Diğer türlüsü zalimlikmiș gibi geliyor. Vicdanım bir tek insanları mutlu edersem rahat. İnsanların bu zayıf yanımdan sızıp beni sömürmesi yavaş yavaş beni öldürüyor. Tek kurtulușum insanların bana ulaşamayacağı uzaklıkta olmak, sus kapısında...
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta