Bir ayaklanma yaşarız...
biraz gericidir,
biraz devrimci.
Amacı ne dinginliktir,
ne de barış...
sert ve tutkulu duyguların ayaklanmasıdır bu.
Bir korsan yolcu…
İç denizimizde ayyuka çıkmış,
kaptanlığa soyunmuştur...
Diğer tüm duygular tayfa,
aşk duygusuna çalışır bulmuşlardır kendilerini.
Sevinç,
hüzün,
neşe,
elem,
...her bir duygu, tek bir duygudan türev.
Korsan bir yolcunun etrafında pür telaş...
Mesela sevinçler dökülür,
kimliği hükümsüz sokaklara.
Hüzün yer değiştirir,
kapıda bekler.
Mutluluksa okyanuslarda yağmalanmayı bekleyen ganimettir...
Vurguludur tüm duygular artık,
yaşamın her alanına.
Korsan kaptan etrafında vuruşur tüm duygular...
Süt liman iç denizimizde fırtınalar kopar.
Kritik bir eşikte,
an’da çarpışan tüm duygular vurgundur yazgısına tufanın.
Gemi yüklenmiştir nice benzemez ganimet ile.
En çok yakışanı belki hüzündür,
belki elem,
belki sevinç,
…belki de...
İçinde aşk olmayan her bir gemiye basit gelir vurgulu,
vurgun yemiş,
vuruşan duygular....
En fazla ahbapta yankı bulan şiirsellikle,
vurguludur tüm duygular...
Çağrılıdır, “kalpten kalbe” ahbaplar...
Ahbap, habipten;
Habip sevgiliden mürekkep.
Divandaki şarapla içini yıkadıkça
her bir sevgili ile muhatap olur,
illa ki aşktan arınık...
boşaltılan gereksiz ganimetler yerine
mutluluk yağmalamak adına...
Çağrılıdır,
“kalpten kalbe” ahbaplar...
...
Sen yoktun,
ben geldim,
şarapla içimi yıkadım yüreğinin divanında ahbap.
Yakmalı defterler dolusu şiirlerini
ve
şiirini yaşamalı...hüznün.
Yüzümüz yürürken geceye,
kaç sabah daha eksilttiğinin hesabında olmaksızın...
Öyle yüklenmişken korsan gemimize gereksiz ganimetleri;
güverte zihnimiz,
basit olanı algılayamaz,
yüklük yüreğimiz,
saf duyguları kaldıramaz
ve dahi
yelken bedenimiz günü taşıyamaz olmuşken,
bir ayaklanma yaşarız...
biraz devrimci, biraz gerici...
Gecenin baygın yüzünde sabahın olduğunu algılarız.
Yüzümüz güneşe tırmanır,
yükümüz okyanuslara boşalır...
yaşam’a duygu çığlığımız yükselir...
Susturmalı duygunun çığlığını ahbap,
Ki duyulsun sevginin fısıltısı.
Yüreğinde,
Gün doğdu bak.
***
Gündoğdu meydanında
ya da
Basmane Garında
salaş bir kafede,
bir fincan hüzün buğulu çayda,
işittiğim sevginin fısıltısına,
bıraktığım yüreğim…
sus !
sus ki,
sıra bana gelsin…
Kayıt Tarihi : 13.9.2022 17:05:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
ki düz okunmaz dedim affına sığınarak sevgili öğretmenim..
Bazen karînin tefsiri, şairinin kendi şiirini kendisine tafsilatını dumura uğratır...
Gönül ile okuyup, kalb ile yazan yürekkebine selâm olsun.
Saygı ve hürmetlerimle sevgili öğretmenim.
Konuşmak da , ara sıra geçirdikleri bir nöbet..
" Şiir,
söylemekten ziyade bir susma işidir.." diyor A.Hamdi..
İsmet Özel ise ;
“Şiir ,
insanın neresinden koparsa ona muhatap olan kimsenin de orasına ulaşır..” diyor..
hatib-i fasihin koptuğu yerinden koşup geldi şiir ,
yüreğin imbiğinden geçip zuhur etti ığıl ığıl..
mazhar-ı hitap oldum kelimelerin dehlizine..
Kavi kalemin kelamına , teşekkürlerimle..
TÜM YORUMLAR (2)