Düş bilediğimiz fukara yüreklerimize, sevda yakıştırdığımız kırık aynalalar, öptüğümüz şafakları yeniden yansıtıyor öykümüze...
Gidişine tanıklığımın esaretinde bir bulut, rengini terkediyor üstümüze.
Susarak kahpeleşen dilimde, lal haykırışlar.
Bilirim esrik muhattaplarda donuk bakışların, yangınlar da dağılışını.
Sigaramda sayamadığım nefesleri sana harcanmış şiirleri elbette...
Gözlerin iki dudak arası hasret öpüşler.
Gel ey sevda!
Dinle sevdiğim, bu ayrılık saatidir.
Dünya var olalı beri çirkin ve soğuk,
Erken içeceğimiz bir ilaç gibi.
Tadı dudaklarımızda acımsı, buruk.
Bu saatte gözyaşları, yeminler,
Boş bir tesellidir inandığımız.
Devamını Oku
Dünya var olalı beri çirkin ve soğuk,
Erken içeceğimiz bir ilaç gibi.
Tadı dudaklarımızda acımsı, buruk.
Bu saatte gözyaşları, yeminler,
Boş bir tesellidir inandığımız.