Varlığınla!
Hüzün tarlasından kaçarken,
sevinç bahçelerine gönlüm,
bir nar ağacı gölgesine oturuveririm pervasızca...
O nar ki senin kalbine benzer,
her bir tanesi can verir,
bu aklı değil gönlü yitmiş deliye...
Bilirim sevdicek,
herkesin bir yitiği vardı dünyada...
ve benim kaybettiğim yitiğimdin,
sanki bulduğumda...
Her kişi niyetine değil,
er kişi niyetine kaldırdım cenazemi,
senin musallanda...
“Nasıl bilirdin” diye sordum,
kendime kendimi,
“iyi bilirdim” dedim...
İyi bilirdim çünkü; o seni sevmişti
ve nasıl kötü olsundu ki?
Sen ki merhametin,
yeryüzü timsaliydin nazârımda,
anladım ki melekler kanatsız da olabilirmiş!
Zira, yoksa, hatta hâşâ!
Söyle sen yağmurun Rabbinin
sevgiyle görevlendirdiğimisin?
Bilir misin sevdicek,
ne zamanki üfledin sûr’a
başladı gönlümde kıyamet...
Ve dağlar yankılandı gülüşünle,
Ve gülüşün dağlar kadar yüce...
O ellerin ve sevginin pazarı kollarında,
geçmeyen zamana ne oluyor da,
akıveriyor bir anda?
Oysa ki senin saatin bir tek
aşkı göstermeli sevgili,
bıraksın zamanı..
Akrep tek, yelkovan ise gül desin!
Tekgül! Monaroza!!!
Her şeyin bir mânâsı vardı hayatta
ve sen mânânın en mânâlı yanı oluverdin,
yaşamın en mânâsız olduğu anda...
Mahrem duygularla sevdim sevdim seni sevgili!
Sevda sır ile olur dediler,
adını dilimden gizledim,
çoğu günler ve geceler...
Elimde hayatın romanı,
Bir Nar ağacı gölgesindeyim;
dizlerine uzanmışım sereserpe...
“sen öyle çağırmasaydın ben böyle gelir miydim?”
diye başlıyor roman ve akrep Tek,
yelkovan Gül diyor!!!
Ben sana gülümsüyorum ve
asıl roman başlıyor gülüşünle....
Kayıt Tarihi : 1.9.2018 01:20:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
"Monaroza...."

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!