Suriye'nin Azez Bölgesinden (fırat Kalkanı)

Tarık Torun
1396

ŞİİR


26

TAKİPÇİ

Suriye'nin Azez Bölgesinden (fırat Kalkanı)

SURİYE’NİN AZEZ BÖLGESİNDEN(FIRAT KALKANI) ENTERASAN TESPİTLER

9-10 Nisan 2022 tarihinde İHH (İnsani Yardım Vakfı) ve TÜRGEB’in (Türkiye Dergiler Birliği) önderliğinde Suriye’nin Azez bölgesine yapmış olduğumuz ziyaretin bizlerde oluşturduğu izlenimleri gezi gözlem mantığı bağlamında sizlerle paylaşmak istiyorum.
*Suriye’nin Azez bölgesi Halep iline bağlı, Kilis ilimize yaklaşık 16 km. uzaklıkta, Akdeniz iklimin hâkim olduğu geniş Kuzey Suriye ovasının bir parçasıdır. Verimli kırmızı renkli Akdeniz topraklarıyla (Terra Rosa) kaplıdır. Üzerinde tahıllar(buğday, arpa, mercimek), bakla, çeşitli sebzeler ve meyveler yetiştirilmektedir. Ayrıca gözün alabildiğince tipik Akdeniz bitkisi olan zeytinlikler ve Antep fıstığı yaygındır. Ankara’ya yaklaşık karayolu ile 750 km’dir. Kentin nüfusu elli bin civarında olup, Suriye’nin diğer bölgelerinden gelen göçmenlerle yüz binlerin üzerindedir.

*2011 yılında Arap Baharı etkisiyle patlak veren Suriye iç savasıyla milyonlarca insan yerinden yurdundan olup, Azez bölgesi Türkiye sınırında güvenli bölgede olduğunda bu alana sığınmıştır. Gerçi Azez’in merkezinde savaş olmamış ama savaştan beter durum meydana gelmiştir. Binlerce insanın barınması yiyecek ve içecek sorunu adeta içinden çıkılmaz hale getirmiştir bölgeyi.
*Azez bölgesine kilis’teki Öncüpınar sınır kapısından geçmek güvenlik nedeniyle pekte kolay değil. Üç ayrı noktadan fotoğraflarınız çekiliyor. Bilgisayardan sorgulanıyorsunuz. Eskiden ne kadar da kolaydı. Bir ara özellikle bölge yerlilerinin sınırın her iki karşı tarafında akrabaları vardı. Passe Avence (İleri Geçmek) denilen kartı göstererek sınırdan geçiliyorlardı. Malumunuz Ezo Gelin Antep’ten Suriye’ye akrabalarına gelin gitmişti. Her gün yüksek bir tepeye çıkıp Türkiye hasretle bakıp, türkü yakarmış, ayrıca Ezo Gelin çorbasını da bilmeyen yoktur.
*Azez kentine vardığınızda tıpkı bizim Güney illerimizde olduğu gibi sokak lezzetlerinin yaygın olduğunu görürsünüz. Hatta kesilmiş tavukların, etlerin bile açıkta satıldığını görürsünüz. Lahmacunundan alında meyan kökü içeceğine kadar ne ararsanız bulunursunuz. Hareketli sokak yaşamını dikkatinizi çeker.
*Bölge gözünüzün alabildiği kadar geniş düzlükleri kapsadığından en yaygın ulaşım aracının motosikletler olduğunu görürsünüz. Vız vız yanınızdan yörenizden geçerler. Bakarsınız adam hanımını ve iki hatta üç çocuğunu almış motosikletle rüzgâra güneşe karşı yarışta. Bu yüzden adım başı motosiklet tamircisi bulursunuz. Ayrıca bizlerin 70’li yıllarından kalma gördüğü taksiler, minibüsler hatta kamyondan bozma eski araçlar sürüyle var. Etraf adeta araç hurdalığı gibi. Bu yüzden eski araçları tamir eden yüzlerce tamirhane bulursunuz. Söylentiye göre eskiden Kilis’ten ve yakın civardan buraya arabalarını tamire insanlar gelirmiş zira buranın tamircileri çok araç tamir ettikleri için çok ustaymışlar. Ayrıca ekonomik açıdan çok uygunmuş.

*Bölgenin Şam Merkezi hükümetiyle bağlantısı kopmuş olup, Suriye parası yerine Türk Lirası kullanılmaktadır. Her türlü Türk malını bulursunuz. Tırların biri girip biri çıkıyor sürekli bölgeye mal taşıyor.
*Azez şehir merkezide dâhil olmak üzere yollar çok bozuk hiçbir alt yapı yatırımı yapılmamış. Hele köy yollarında araçla ilerlemeniz çok çetin ve zor. Gerçi arazi düz ama sular yolları aşındırmış biriken su birikintileri adeta çamur deryası haline getirmiştir. Merkezi Suriye hükümeti bu bölgeyi gerçekten ihmal emiş söylentiye göre bu bölge Sünni Müslümanlardan oluştuğu için dini anlayış farkından dolayı bölgeye hiçbir yatırım yapmamıştır.
*Suriye’nin iç bölgelerinden (Şam, Halep, Lazkiye, Hama vs.) gelmiş göçmenlerin oluşturduğu derme çatma çadır ve briket evler adeta Azez ovası boyunca yukarıdan bakınca papatya çiçeği gibi yakınına varınca hüzün açmış çiçekleri sarısın esmer yetim çocukların gözlerinde görürsünüz. Bazen bu derme çatma evlerin üzerinde yenilenebilir enerji kaynağı olan güneş kolektörlerini görmenizde mümkün.
*Bu acılı coğrafyada Türkiye’nin yardımını etkisini her tarafta görmeniz mümkün. Özellikle İHH, Diyanet Vakfı, Kızılay, Afad ve çeşitli sivil toplum kuruluşları. Ne acı ki Endonezya, Katar, Malezya dışında başka bir ülkeyi görmeniz mümkün değil. Yazıklar olsun ellinin üzerinde İslam Ülkesi nerede? Bu yüzden Türkiye tüm mazlumların olduğu gibi buradaki mazlumlarında umudu, sevdası ve geleceği.
*IHH’nın önderliğinde Azez’de kurulan Şam Üniversitesi bölgenin tek üniversitesi olup özellikle bölgenin kalkınmasında inşallah motor gücü olacaktır. Burada Ziraat Mühendisliği ve Mekatronik Mühendisliği çok önemli.
*Çeşitli dini inanç (Müslüman, Hristiyan, Yahudi, Mecusi) ve etnik yapıda (Türk, Arap, Kürt, Süryani, Ermeni, Yezidi vs.) olan bölge insanı. Tıpkı iklimi gibi sıcakkanlı. Yaklaştığınızda “Selam ün Aleyküm” der. Savaşın hüznüne rağmen bir tebessüm size yollar. Bu etnik yapı çok kültürlülük ve hoşgörü ortamı oluşturmuştur.

*Bahar mevsimin getirmiş olduğu canlılıkla çimenden yeşil halıya bürünen ovada insanların zeytin ağaçlarının altında veya bakla tarlalarında çalıştığını görmek içinize yaşamaya dair bir sevinç esintileri oluşturuyor. Bölge iyi işlense bilinçli tarım yapılsa değil burayı pek çok yeri besleyecek berekete sahip.
*Eski ve harabeye dönmüş evlerin bir kısmında insanların tamirat ve tadilat yaptıklarını da görmek yaşamak için mekânın ne kadar önemli olduğunun farkına varıyorsunuz. Pek çok yapıda klasik Arap mimarisini görürsünüz. Kare veya geniş gövdeli minareler. Evlerin pencerelerinin çok yüksekte ve küçük olması, eyvanlı evler gibi.
*Dükkân ve mağazalarda Arapça tabelaların yanında zaman zaman Türkçe tabelaları da görmek size bir Anadolu kasabasında bulunduğunuz hissini vermekle kaymayıp. Türkçe’nin o güzelliğini de hissettiriyor.

*Hani derler ya “Şurada güneşin batışını seyretmek ömre bedel diye” bence engin Azez ovasında briket ve çadır evlerin arasından güneşin batışı ve doğuşunu seyretmek bin aylık tefekküre bedel olsa gerek.
*Ülke ve millet şuurundan yoksun olanları kesinlikle bu bölgeye getirip devlet ve millet birliğinin ne kadar önemli olduğunu göstermek lazım. Bir dilim ekmeğin, bir bardak suyun, üstünü örtecek bir parça elbisenin ne kadar kıymetli olduğunu göstermek lazım.
*Kerpiç veya çadır evlerin arasında cıvıl cıvıl çocuk seslerin duymak. Her şeye rağmen hayat devam ediyor, dedirtiyor insana. Çocukların sizleri görünce oyunu bırakıp bir yakını gelmiş gibi size koşmaları ve etrafınızı neşeyle sarmaları görülmeye değer.

*Özetle; Genel de Suriye özelde Azez bölgesinde yaşam zor olsa da her şeye rağmen Türkiye’nin önderliğinde sivil toplum kuruşlarının gayretleriyle (İHH, Afad, Kızılay vs.) hayat devam ediyor. Gözlemlediğimiz kadarıyla savaşın başından bu yana her geçen günde geleceğe dair beklentileri ve ümitleri artıyor. Rabbim yar ve yardımcıları olsun.

Tarık TORUN
Eğitimci-Yazar-Şair

Tarık Torun
Kayıt Tarihi : 14.4.2022 14:03:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Tarık Torun