Sürgün Serencam / M.Mustafa USLU

Mustafa Uslu
28

ŞİİR


2

TAKİPÇİ

Sürgün Serencam / M.Mustafa USLU

I.
Oyup asanı çıkardım.. kürek kemiğindendi acının
zor belâ yaşam oynaklarında irinleşti sanrılar
ilk kavgadan sıyırıp attım gövdemi

iki aynalı kapı aymazlığındaydı git-gel aynı yüze varan adım
suyumu içmez, cenk oyunlarımda yırtamazdın denizleri
kıt kalınsa da yürümekleydi söylence varsıllığın
yol boyu kuyularda geçti erinliğim.. taş attığın
dilsizdim ve bilmezdim hangi kavimdenim
kervansaraylarında gezgin ateşiydi
asırlara sürgün bir sancının
göğünden yuttuğum
koyulduğum;

ayna ayna gelir giderdin sıyrıklarıma.. güneşle bir
kuyu kuyu önce bocurgatı inerdi gözlerimin
yamalı sırçası sonra

omuzlayamazdım ve güç dayanırdın karartmalara kendi saklambacından
çelik de değildim pamuk da; cenklerim dağılırdı kucağımda.. bilyelerim
kılıcımı bırakırdım sığınağıma, urganımı.. ışıyan ve yırtandın
savılırdı kuşatma.

II.
Yola çıkıyorsun; unutma kemendi geçirmeyi boyna
küfürlerini sıvazladığı eliyle tokalaşıp
kenti eskicinin birine ısmarla

çamaşır sepetinden, ipinden ve mandallarından söz et
hanidir, değiş tokuşla edinip yedeğinde tuttuğun
yavaşça kendi uzağına yeltensin içiyle avcun
soğuğu duymasın merdiven korkulukların
dokunma ki erimesin demir yanların
aşağından geçenlere örtülüne çık
içine döngü durup kalanlarına
var balkonuna, var; cümle-
‘ten yedeklerinle varsın
boynunlasın orada;

kendinden ırağına payladığınla sallan sallan avuç içinle senin
senin görülmüş son güneşin, son gölgenin arasına senin
oyuncaklarını ger, atlasını as.. onlar altında etinin

tüllerinden arala beni, aşağılarından geçenlerin
lodos da yok havada sus da.. yola çıkıyorsun
gör denildiğinde bakılan küllenişime dokun!
III.
Yola çıkıyorsun; kamçılı şairler de kalktı pus da
gör denildiğinde bakılan küllenişe dokun
kendi közüne değin

göçmen kuşlar kandırıldıkça yaraları dağlı mevsimlerin
yaban otları hışırtısında ateş böceklerine soyun
art arda sayma kaç cemre düşürüyorsun
kirinin, yokla ceplerini kininin; cümle-
‘tende damıtılan sütünü soyunun
uğramadı say konuklarını
çeliğini ve pamuğunu
ürperten senin;

tinler tarihinden birkaç ruh üfle, sırlansın kayıpların; çıplattığına bile kazıma
adını da kendini de.. sakın: birkaç fasikül aşk kalır tarihinden cümle-
‘tenlerin; kraterlerine yoldaş diye sökün edenin

üst aramasında geçmez adresi bir göğün, bir giyinmelerin, bir sevdaların
sokakların ve caddelerin hep vardığıdır dediğim maviliği
körebeliğin düğümünde bilmesin ense kökün;

martılar gülmecesinde iki mavi arasıydın kentin ve aşkın
maviden yanaydım, maviden yanaydın
siyahtı üveyimiz, beyazdı

birdenbire değer, yanıltmasın ıslaklığın; uçma buhurluğundan
ateş böceklerincesin yan yan savrul dinmesin yağmurun
ulağıdır bil, haberini taşır okyanusun; kulak kesilenin
gör denildiğinde bakılan küllenişime dokun
yola çıkıyorsun! ..

IV.
Yola çıkıyorsun; sözüm ona diyor hızırına tanrı
bulutlarından bakanlar var saklı saklı

sicim gibi gerilmeli gözlerimiz; bak, milâtlardan önce bile hüküm: sancı
kutsal kitaplardaydı yasak olanı.. topraktan testisinin kırılganlığı
ilk zehre kandın; kuyularımızdı yangın.. bir sürgün ortağı
iyi halden gönderilmişliğe yaşam betimimdi kanlın
buydu işte dünyalığın: ne çok başımız vardı
ne buldulardı, neydi telâşın bulutlardan
baktılar da ilmek ilmekti saçın, ama
çöz, darmadağındı rüzgârların
bir elmaydı, bir buğdaydı
bölüşmemizdi payın.

ne çok başımız vardı, ne buldulardı; neydi telâşın
hanidir kandım, tüm sözlerine sesimi kanattın
şimdi köpek ulumalarına sal karını ağrının

göğüne tüneller kazanım, dönencesinde yok ile varının
göçükler altında kıstır nefesimi buğulanır aynaların
suya vardığınca kendine bakınmandı aranacağın
çıplak ayaklarınla su birikintisine gömdüğün
ürkmesin yıldızların, söylen; soluduğu
zakkum kokusudur dağın, rüyasız
kalmalarıyla riyasızdır dürtüleri
bakir kalanıydı yalınlığımızın.

V.
Yola çıkıyorsun; adımlarına eş kenti üleş eksilttiğimize dargın
payıma düşene hınçlan yamaçlara diz üstü durdukça

yalvaç artığı bir tufandır hıncın; kül özünde öğütülen olsun benliğim
yıkık bir değirmene üfür avuçladığını; suyla ateşine maya çal
gecelerle vardığım ömürlerime azığımdır saçının karacası
rutubetli odalardaydı, pervazımdı; bir sarmaşığın
bir örümcek ağının prangasıydı dört duvarın
dört bilinmezlik arası gidip geldiğimiz
değil miydi yaşamak kaygın
pencerelere el verirdi
sığırtmaçların?

yola çıkıyorsun; sana biattır kentim, kor günlerinden indirdim
yola verdim, buzula erdir yüreğim; gör denildiğinde bakılır
doku küllenişimi, kor günlerinden eğirdim.

Yola çıktın
buzula erdin yüreğim
kor günlerindendi eğirdiğim.

M.Mustafa USLU

Mustafa Uslu
Kayıt Tarihi : 14.9.2008 00:54:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Dilek Işık
    Dilek Işık

    sürgüne vurgundur ya turnalar
    ve hasret olmazsa olmazıdır şairin...

    ( ama hala -..- benim için bir muamma. )
    çok beğendim.

    Cevap Yaz
  • Gölge Şairi
    Gölge Şairi

    tebrikler...

    Cevap Yaz
  • Gülgün Çako
    Gülgün Çako

    Okurken yorsa da kalemin gücü hissediliyor. Sözcükleri kolayına harcamasa, diyorum.

    Cevap Yaz
  • Jale Keskin
    Jale Keskin

    omuzlayamazdım ve güç dayanırdın karartmalara kendi saklambacından
    çelik de değildim pamuk da; cenklerim dağılırdı kucağımda.. bilyelerim
    kılıcımı bırakırdım sığınağıma, urganımı.. ışıyan ve yırtandın
    savılırdı kuşatma.

    Farklı bir yaklaşım şiirde. Çok anlamlı idi yüreğinize sağlık şair.

    Cevap Yaz
  • Sami Bağcı
    Sami Bağcı

    Yola çıktın
    buzula erdin yüreğim
    kor günlerindendi eğirdiğim.

    Anlamın sınırlarını zorlayan dizeler. Kutlarım.

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (16)

Mustafa Uslu