Bir garip haldeyim gene cümleler yasaklı 
Anlatamıyor hissettiklerimi anlam katamıyor 
Issız bir yalnızlığın yorganı sarmış tüm bedenimi
Kopmak istiyorum bu hayattan kıramıyorum zincirlerini
Solmak istiyorum inatla açan bahar dallarından
Işıksız kalayım istiyorum gecelerin ayazında ay değmesin tenime
Kurusun pınarlar akmasınlar aktıkça yüreğimi deler gibi taşlara değişi
Sürgün et gözümdeki yaşlar kirpiklerimi kapamasın bakışlarımı 
Nihavent makamından bir şarkı dinliyorum bozuk sesli tozlu plaktan
Dizeler sevdayı döndürüyor nakaratlarında yürek ağlamaktan korksa da kanıyor
Kesilsin sesim çıkmasın içime akıttığı gibi yaşanmışlığı
Değmesin tenime rüzgârın yakan serinliği kurutmasın terimi
Ayan görünüyor yine donuk kalışlığım kapatmak istiyorum gören gözleri
Kesmek istiyorum dillerden gereksiz çıkan tüm sözleri sitemleri
Yakarışlar olmamalı artık dünyamda tükendi sanki temenni duam 
Git dedikçe bedenime ruhumdan gitmiyor saplandıkça saplanıp kalıyor
Komutunu almaya hazır yüreğim sevdayı gözlemekte 
Öyle bir gariplik sarmış ki yüreğimi hayatımı ruhumu sorgusuz cümlelerle
Çözemediğim soruların labirentin deyim belirsizim yalnız kimsesiz
Acısız ölümler hayal ediyorum kendime sanki çözümsüz yine düğüm düğümüm
 
Aşkta yarın yoktur sevgili. Zaman ileri doğru değil, içeri, yüreklere, derinlere doğru işlemeye başlar, bilgeleşir. Hiç bilmediği sezgileriyle buluşur. Yükü çok ağırdır, kendiyle buluşmuştur. Hem dışındadır dünyanın, hem de ortasında.
Hindistan'da Ganj Nehri'nin kıyısında yakılan yoksul adamın hissettikleri de onunladır, yitirdikleri de... Newyork'ta, bir sokakta, o kartondan kulübesinde yaşayan kadının çıplak yalnızlığı da. Her şey onunladır, ona emanettir sanki, ama o, çıldırtıcı bir yalnızlık içindedir yine de...
Aşkın kültürlü olmakla, bilgili olmakla da ilgisi yoktur sevgili, kanımıza karışan ilkel acı, o yaban ağrıyla hiçbir kitabın yazmadığı hakikatlere daha yakınızdır, inan...
Kim demişti hatırlamıyorum, aşk varlığın değil, yokluğun acısıdır diye. Belki de bu yüzden ilk gençliğimde, o yoğun aşık olduğum yıllarda, gözüme uyku girmez, dudağımda bir ıslıkla bütün gece şehri, o karanlık, o hüzünlü sokakları dolaşır, insanları uykularından uyandırmak isterdim. Uyanıp, içimde derin bir sızıyla uyanan o derin sancının acısına ortak olsunlar diye...
Aşk çok eski bir şeydir sevgili. Onun içinden o çileli çocukluğumuz geçer. Sevdiğimiz insanların çocuklukları da... Oradan üvey anneler, eksik babalar, parasız yatılılar geçer. Ve sonra aşk bütün bunları alır, daha da eskilere gider, hep o ilkel acıya, o yaban ağrıya...



