Sürgün Çocukluğum Şiiri - Yorumlar

Ajda Ruken Bana
26

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

Ben küçükkene, - hakikaten el kadardım o zaman - henüz mektepli olmaya epey bir zaman var, babam 12 Eylül darbesinin akabinde fena halde darbe yemiş adamlardan biri olarak görevinden alınmış..tabi ben o vakit büyümek işiyle meşgul olduğum için babamın görevinden alınmış, sürgün edilmiş bir öğretmen olduğunun farkında bile değildim, ki bende bir sürgün çocuğu olmaya hazırlanırken..Hayat bizim için sadece bir oyun bahçesiydi " o zaman " larda..Babayla birlikte oynayacağımız sürgünlük bahçesine giderken, üç beş parça eşya taşıyan koca kamyonun ardından dökülen bir kova gözyaşıydı, ardımızda bıraktıklarımızdan anlayabil (me) diğim bir kova gözyaşıydı... Şimdi, babayla oynadığımız sürgünlük oyunundan aklımda kalan sadece birkaç kare..oturduğumuz kocaman apartmanın bizim gibi veledler için işkenceye dönen merdivenlerinden, " o zaman " ın modası olan sivri topuklu tahta takunyalarla, olabildiğince gürültülü ve asansörü bozacağımız korkusuyla binmemize izin vermeyen kapıcıyı çıldırtan bir patırtıyla inmekti..kulağımda kalan takunya sesleri..tak tak taka taka tak...bu serüvende ablamın merdivenlerden takunyalarıyla birlikte yuvarlanmasıyla son bulmuştu...ve üst katımızda oturan üniversiteli abilerle birbirimize tükürük atmak, tabi biz alt katta olduğumuz için tükürüklerimiz abilerinkiyle karışarak tekrar bize dönüyordu..içinizden ıııyy! dediğinizi duyar gibiyim, a-ma biz da-ha çocuktuk " o zaman "...ve sanırım çocukluk biraz delilik biraz da aptallık halidir en sevimli ve sümüklü yanıyla...tabi bu karede delilik ve aptallık hali biz sümüklülerde mi yoksa koca koca üniversiteli abilerde mi (bence evrimlerini tamamlamamışlardı) takdiri size kalmıştır..şimdi hatırladığım bir ayrıntı, sanırım biz abilere kürdçe küfür etmiştik o sümüklü ve bacaksız halimizle, galiba onların delilik ve aptallık hallerini kamçılamıştık...Ablacıklarım birazcık mektepli olduklarından Türkçe bilirlerdi yarım yamalak olsa da, fakat bencağız bir gün öğrenmek zorunda kalacağımı bilmeden o " memlekette " meramımı anlatabilecek kadar, hatta ve hatta paşalar gibi kürdçe konuşurmuşum..." o zaman "ları hatırlamıyorum bile bundan utanç duyarak...İnsanlığın sürgünlük tarihinden payıma düşeni almıştım ve " o zaman" ı bir oyun bahçesine çevirmiştim, iyiki öyle yapmıştım...Ve dönüş vakti; babam her defasında yenik düştüğü rövanşlardan birini sonunda kazanabilmişti beton yüzlü mahkemelere karşı, insanlığın sürgünlük tarihinden payımıza düşen " o zaman " ın yarısını kullanmış ve artık " bizim memlekete " geri dönüyorduk, arkamızda bırakarak " o açık hava zindanı memleketi".. ardından kürdçe bir küfür mırıldanarak sümüklü ve bacaksız halimle, ayağımda sivri topuklu tahta takunyalarla...ardımızdan dökülen bir kova gözyaşını kurutmalıydık artık...Hadi bu seferlik çocukluk bende kalsın, benim olmayan sürgünlüğümün benim olan oyun bahçesi...büyük yüreklerin özgürlük mezarı...hoşçakal...

Tamamını Oku

Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta