21 Mayıs”ın anısına
Hatırlar mısın sevdiğim
Bağrında ocaklar tüterdi
Bağrın ki dağlı kartalların yurtlandığı yerdi
Yağız yiğitler, genç kızlar
Mutluluk şarkıları söylerdi de
Sende tempo tutardın sanki
Rüzgardan sesinle
Hatırlar mısın karlı yanardağım
Bir gün köpüklü ağızlarıyla
Ulumaya başladı çakallar yurdumuzda
Ve o günden sonra
Bir gerilla savaşı başladı
Barbar yığınlara karşı
İman damarlarımızda çığ çığ
Özgürlük savaşçısı süvarilerdik
Sense binitimizdin
Destanlar yazıyorduk yıllara
Ki kaç zaman geçti böyle
Son abreg toprağa düşünceye dek
......Ve bir gün
Ah! O gün
Tarihin yazmaya utandığı
Gökyüzünün ağladığı gün
Kanlı Mayıs
Sürgünün nirengi noktası
Yüzlerce yıllık köylerimiz zorla bıraktırılarak
Geri dönüş umutlarımız yakılıp yıkılarak
Sürüldük; top, tüfek ve süngüler sırtımızda
savrulmak için dört bir yana
Yüzbinlercemiz karadeniz kıyılarına
Karadeniz karadeniz
Hırçın karanlık deniz
Sen gibi kıyılarında zalimdi
Taman, Tuapse, Anapa
Soçi, Poti
Sahum, Batum
Adler, Tsemez
Tsemez kıyılarında bir bebek
Henüz soğuktan donmadan önce
Süt içiyordu ölmüş annesinin göğsünden
Öyle ki Zoraki hicretin pusu kurulmuş yollarında
El değmemiş kızlar ve dahi analar
Göğü ve yeri utandıran
Karadulların en necis kanlarıyla sulanıyordu
El ayak buz kesmiş
Aylarca aç susuz kalmıştı dağlı kartalım
Öyle ki
Kurulmuş bir can pazarı çığlık üretip, ölüm satmış
Uyuz, tifo, dizanteri
Nasıl anlatsam bilmiyorum
Kelimeler kifayetsiz
Renkler yetersiz
Cihanda yok eşi ve benzeri böylesine bir vahşetin
.....ve sonra gemilere dolduruldu kalanlar
Gemiler ölüm tabutları
Balık istifi takatukalar
“İstanbul köle pazarlarında çok ucuzlayacak
Çerkes kızları” diyordu Fonvil’e. Fransız gazeteci
Gemi reisleri: “30 yolcu başına bir köle çocuk” derken
Daha şimdiden köşe dönme hesabı yapıyorlardı
İstanbul sarayları cariyelerle dolacak diyordu.
Bir resim hüznün tablosu
Ki bir Abhaz kadın
Peşi sıra atlıyordu hırçın dalgaların koynuna
Günlerce ninni söylediği ölmüş çocuğunun arkasından.
Doymadın be karadeniz
Azgın dalgalarının aldığı yetmedi
Gemiciler, bir kurbanlık sunar gibi atıyorlar cesetleri
......Osman hazır değildi kardeşlerini kucaklamaya
Samsun, Trabzon, Sinop, İstanbul hazır değildi
Varna, Burgaz, Köstence yaraları sarmaya hazır değildi.
Ne bir sıcak çorba nede sıcak bir yer vermeye
Aylarca şehrin çöplerinde doyurdu karnını
Artık güçleri kalmamıştı ölülerini gömmeye
Yıllarca ölüm onları hiç yalnız bırakmadı
Ki bir avuç kalıncaya kadar
.....ve sonra geride bıraktıklarımız için
Ufukları deldik
Birbirimize karşı denizin yakasından
Sen Elbruz’dan
Ben diasporanın dağlarından
Ki ıslak avuçlarımıza kan damlayarak: bedensiz
...........................................................özlemlerimize
Hasret köprüleri çekerdik
Bilmezdik
....ve yine kaç zaman geçerdi böyle
Oysa şimdi dokunabiliyorum; lakin titrek ve ürkek
.................................................................. nedensiz.
Burhan Gümüş
Kayıt Tarihi : 18.5.2004 11:12:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Burhan Gümüş](https://www.antoloji.com/i/siir/2004/05/18/surgun-46.jpg)
Tarih akarken sızılar bazen böyle şiirlerde akar...
tebrikler...
Sonsuz sevgi ve saygılar...
TÜM YORUMLAR (5)