Dün cennetin maviliklerinde
Yüzerken kedersiz
Hoyrat bir dalga
Süpürüp attı boz kumsala
Başka bir cennet düşüyle
Bakarken yaylalara
Hoyrat bir rüzgar
Savurdu kırık dallara
Toprağımdan söküldüm
Atıldım çorak tarlalara
Sevgilerimden sürüldüm
Cehennem duygulara
Şimdi yalnızlık güzel
Kitaplardan sonbahara
Zulmeden bana değil
İçimdeki çocuklara
Kayıt Tarihi : 24.9.2013 00:30:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Yıl 2011, Temmuz'un son haftası.. On yıldır her yaz mevsimi deniz kenarında güzel bir turistik beldemizin harika kumsalına kamp çadırı kurarız ve 40-50 gün kadar kalırız; yüzeriz, balık tutarız, mutlu oluruz.. İşte burada ailemle yaşadığım "yayla gerilimi hikayesini", çok değerli bir sanal sohbet arkadaşıma anlattığım gibi paylaşıyorum: " Gündüzü köydeki ablasında geçiren eşim, yanında ablası ve kuzenleriyle birlikte akşam kamp çadırımıza döndü. Yemekten sonra, on metre yan tarafımızdaki çadır komşumuz kayınım gile gittiler; çay içtiler, okey oynadılar, sohbet ettiler. Ben kendi çadırımızda kalıp, kitap okudum, radyo dinledim, çayımı da onlarınkinden getirip içtim. Çoğunu net olarak duyabildiğim konuşmaların hiçbirine katılmadım. Gecenin ilerleyen saatlerinde eşimle kayınım gil, yarın için yaylaya gitmeye karar verdiler ve eşim kararı bana, "Biz yarın yaylaya göçüyoruz, sen de gelir misin - gelmez misin? " biçiminde tebliğ etti. Oluşumuna katılmadığım karar neyse de, tebliğ biçimini içime sindirebilmem mümkün olmadı.. Madem yaylaya gidilecek; insan bunu eşine "sen gelir misin - gelmez misin ", biçiminde tebliğ etmez.. Der ki, "Yarın yaylaya göçüyoruz; şimdiden hazırlanmaya başla.. vb.".. Zaten bir huyum vardır ki, örneğin; ister misafirlikte evsahibi, ister kendi evimde eşim sofra kurup da "Yemek yiyeceksen buyur gel vb."biçiminde bir davet yaparsa, açlıktan ölmek üzereysem bile o sofraya asla oturmam.. Şimdi bunun nedenini anlatmayayım; ince duygular... Saygısızlık, sevgisizlik, tekyanlılık, emrivaki ve anlam bozukluğu bulunan eşimin yayla davetine, "Gelmem", dedim.. Kendimi adam yerine konulmamış gibi hissediyordum.. Ve dedikleri gibi Cumartesi sabah iki arabaya doluşup gittiler - kampta yalnız kaldım. Pazar akşam önü, ikindileyin tuttuğum balıkları temizliyordum - geldiklerinden bile haberim yokken, daha kamp çadırımızın arkasındayken eşimin "Yarın çadırı söküyoruz, yaylaya gidiyoruz", sesi kulaklarımda çınladı.. Buz gibi oldum, derin bir şok yaşadım... Yine karara dahlim yoktu.. Hatta bu kez, yayla davetine dahil olup olmadığım da belirsizdi.. ve çok sevdiğim denizden vakitsiz ayrılacaktım... Doğduğum günden beri her yaz yaylaya çıkma geleneğimiz olduğundan, belki de yaylayı eşimden birkaç kat fazla severimdir ki; her Mayıs ayında eşime "Bu yazı yaylada geçirelim.. annem, ablam ısrarla davet ediyorlar.. birkaç hafta bari gidelim", diye yalvarırım ama, anlamsız gerekçelerle karşı çıkardı.. Yayla kararına dahlim olmasa da, eşim; beni yayla için razı etmek - ikna etmek istermişcesine konuşsaydı bile, hiç tereddütsüz şevkle kabul ederdim.. Olay anında olgunca gerekçeler, açıklamalar, sorular yöneltmeme rağmen emrivakisinde diretti.. Örneğin; "Orada ne kadar kalırız? " soruma, " Gitmeden bilemem! " dedi; "Neler götüreceğiz? " soruma, " Bu da soru mu yaa; neler gerekiyorsa onları götüreceğiz! " biçiminde sertçe / bağırır gibi yanıtlar verince, içimden "Böyle arkadaşlık bile olmaz", diyerek gitmekten temelli vazgeçtim.. "Sen çocukla, kardeşinle git. Ben burada kalayım. Dönüşünüze yakın çadırı söker eve giderim", sözüm ise, hiç kabul görmedi. Bu yaz deniz, öyle çok balık veriyordu ki, hiç ayrılasım gelmiyordu.. Hergün 70 - 150 kadar küçük ortaboy balık tutuyordum; başta 40-80 gramlık Çipura'lar, 100 - 200 gramlık Kefal'ler, Levrek'ler, Salfa'lar, Sokar'lar, Gümüş'ler, Tekir'ler, Sargoz'lar.. ah, ah ** Akşam saat 20.00' - 21.00' arasında çadırı söktük; eşim kendi yaylasına gitti. Senelerdir boş evlerine.. Daha önce anlattığına göre; suyu kesikmiş, tv'si - anteni çalışmazmış, buzdolabının durumu meçhulmuş.. Ben de kente döndüm.. haftalardır boş evimizin yalnızlığına.. ** Kendi yaylama gitsem mi diye düşündüm; annem var, kardeşlerim var; hepsinin evleri, benim evlerim.. Pekçok köylüm, akrabam, hısımım, eski arkadaşlarımla özlem gideririm.. ** Hayır, hayır, kendi yaylama da gitmem.. Çünkü; orada istemediğim sorularla karşılaşacağım, aynı soruları belki yüz kez duyacağım; "Eşinle çocuğun nerede; onlar neden gelmediler / onları neden getirmedin? ".. Doğruları anlatınca, herkese pek basit bir olaymış gibi görünecek.. Belki beni haksız bulacaklar.. Haklılığımı anlatabilmek için, olayların tarihsel gelişimine değinmek zorunda kalacağım ve aile içi sıkıntılarım çevremin diline düşecek.. Belki de bir yakınım, "Bari sen onlarla gitseydin", diyecek veya demese bile, bu düşünceyi aklından geçirecek.. Herşeyi anlatsam kötü, hiçbirşey anlatmasam yine kötü.. kahrolacağım.. .. Hiçbir yere gitmeyeceğim. Sevgili sohbet arkadaşım, tam burada şöyle yazdı; "Ne kadar düzgün, ne kadar hassas, ne kadar insancılsınız, ne kadar anlamlısınız ve ne kadar güzel yazıyorsunuz.. Aylardır sizden okuduğum ifadeleri, en güzel kitaplarda görmek zor.. çoğu zaman büyük bir dikkatle tekrar tekrar okuyorum her yazdığınızı. Sizi tanımaktan, arkadaşınız olmaktan gurur ve onur duyuyorum. Ah keşke sizin evliliğiniz de sorunlu olmasaydı, çok sevinecektim. Bugün sizin adınıza çok üzülüyorum. Ama, yapabileceğim hiçbirşey yok maalesef.. Yaşadıklarınızı yaşıyormuş gibi oluyorum sadece. En sıkıntılı anılarınızı okumak bile, herzaman bana hüzünlü bir keyif veriyor. Doğru mu anlattım bilemiyorum.. İçten saygı, insanca sevgi güzeldir anlayana. Sevgi olan yerde hiçbir zaman kavga, kırgınlık olmaz". Yaşadığım "yayla sıkıntısında", kısacık anlattıklarımın sanal arkadaşımca doğru anlaşılması ve kimi yönlerimin övülmesi üzerine, benliğime işlemiş kötü duygu artıkları irticalen dilimden döküldü. İsmini bugün koyarak yayınlıyorum. Okuyanlara saygıyla

Zaten gerçek bahanelerle şiir yazıyorum, saygılarımla ellerinizden öperim (Y)
Tebrik ederim,
Saygılarımla.
TÜM YORUMLAR (5)