Sürgün 2 Şiiri - Ahmet Keleş

Ahmet Keleş
182

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Sürgün 2

Kader ağlarına örmüş,
Yolumuza sürgün görülmüş.
Adalet ise sessiz, dosyalar sümen altı.
Bekle ki hesap keser.
Çıktık yine yollara,
Geldik yeni mekânımıza.
Herkes tedirgin, gözler kaçak.
Niçin geldi dediler belki de, bu kaçık.
Sanki müebbetlik mahkûm gelmiş.
Nerden bilsinler bir yığın hırsıza,
Tek başına dur demiş.
Çaldıklarını maliyeye geri vermiş.
Müdürün çalışma şevkini kırıp,
Ödül yerine sürgün yemiş.
Büyükler dese de karışma sus,
Ben susayım, gel sen konuş.
Her şer de bir hayır var demiş Yaradan.
Meğerse burada bana gönül dostları beklermiş.
Geldik dostlar sofrasına,
Tanıdık, entel dedikleri uzun saçlı bir adam.
Omuz ver de bitirelim dedi işleri.
Mermerde desen, boyada renk,
Ağaçta yaprak, gönülde candan öte
Bir dost oldu.
Dik dursa da ayakta
Kader çökmüş omzuna.
Bükülmüş beli kazık yemekten entelin.
Ah Dilek ah!
Yapılır mı böyle yiğide kahpelik.
Zor gelmiş yediği son kazık.
Almış iki çocuğuna yanına,
Sığınmış baba ocağına.
Kurtulurum sanmış dertlerden
Muzaffer diyor yiyecek getir,
Elektrik kesilmesin, suyu da ödeyi ver.
Yakasına yapışmış bankalar,
İcracıda nöbet bekler.
Kızlar ise bisiklet ister.
Ezilmiş garibim entel.
Bunalınca gelir yanıma,
Çıkarız dağların dumanlı başına.
Yakardık bir sigara
Dertlerimizi anlatırdık dumana.
Derdi: Deniz fenerinde bekçi olayım,
İyot kokusuyla balık kavurayım.
Tatilde kaldık gene baş başa.
Çocuklar da gitti anasına.
Bir huyu vardı garibanın.
Akşamları yatmaz, sabahta kalkmazdı,
Kızardım bazen koca Mustafa’ya,
Bekletme diye sokak ortasında.
Abim diye sarılınca geçerdi tüm sinirlerim.
Giderdik beraber sayısal oynamaya.
Hayaller kurardık hayır yapmaya.
Yetimleri toplayıp, çocuk bakmaya.
Tutmuyor tutmuyordu bir türlü.
Hayallerimiz de kalırdı yolda.
Dertler dökülürdü ortaya,
Dönüp dolaşıp geliyor paraya.
Oturduk son akşam havuz başında.
Kalkın dedi Kovboy Necati Amca,
İkinizin kiloları birbirine yakın,
El ense çekip bir güreş tutun.
Gülümsedi çok beklersin Necati Amca.
Bu güreş olmayacak, dedi Çakır Mustafa.
Yaktı bir sigara daha, çekti dumanını derin derin.
Geldi borçlar aklına, hüzünlendi.
Moral bozuldu, tutunacak bir dal aradı.
Biz omuzlasak da yükü ağırdı garibanın.
Çayları içip dedi dağılalım.
Uzun uzun göz göze geldik
Sanırsın bir asırlık bakıştık.
Gönülden gönüle vedalaştık.
Vakit geçmişti ertesi gün.
Saat 11.27 de aradım,
Cevap vermedi çakırım.
Akşam olunca bekledim parkta.
Konuşuyor sandım Dila hanımla.
Bir an etrafıma polisler sardı,
Çakır Mustafa’ya tanıyan var mı diye sordu.
Ayağa kalkıp gözlerine baktım.
Başın sağ olsun dedi, ansızın.
Sanki beynime bir kurşun sıktı.
Durdum, dondum, yoruldum.
Kan akmıyor damarlarımdan.
Ayaklarda taşımıyor bu gövdeyi.
Koca çınarlar yıkıldı başıma.
Paketleyip götürdüler enteli.
Kopardılar sanki benden beni.
Saat 11.27 de onu ararken,
Meğersem o yola girmiş
Bizi, habersiz bırakıp gitmiş.
Simdi anladım sürgündeki hayra.
Kader karşılaştırdı Çakır Mustafa’ya
Kardeşlikten öteydi anlayana.
Sürgündeki şerri yeni anladım
Dünyanın nüfusu yarıya indi sandım.
Böldüm anılarımıza ikiye,
Yarısı okulda, çoğu bende kaldı.

Ahmet Keleş
Kayıt Tarihi : 16.10.2008 23:59:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Yaşıyorsan ölümden sana ne, Ölmüşsen yaşamak senin neyine.

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Ahmet Keleş