Kendime Ait
Ben! ... Açım! ...
Câhilliğin açlığı var içimde...
Kurak bir çöl gibi yanar, yüreğim...
Bilgisizliğin eşiğinde...
(GAZETE’ de yayınlandı.
Gümüş Adam ile Karşılaştığım Gün:
“ Yolculuğum nedenleri ve niçinler, kendi içerisinde çözmeye çalışan,
“Gelişim Vagonumun Penceresinden” baktığım, ve “Gümüş Sihir Tepsi”
yi gördüğüm, üzerine fark ederek yerleştirdiğim, renkli çiçek
yaşantıların; sonsuz ötesinde bulunan varoluşçu korkularla savaşan bir
durumdaydım. Kendimi suçlayarak geçirdiğim güne rastlamıştı. “Ay,
yolculuğum “ Özgürlük Korkusu ve Yalnızlık Korkusu” içerisinde
sürüyor…
Ay Adam dönemlerini bırakıp, Olgun Adam’ın işyerinde kendi
vizyonumu, misyonumu yapmaya başladım. Bir buçuk sene geçti. Olgun
adam tam İstanbul Beyefendisiydi ve “Reiki” yapıyordu. Kendisi
Çınarcığa yazlığa giderdi. Ölümü çok çabuk oldu. Kanserdi… Eğer
HAYATIMA GİREN EN GÜZEL VARLIKSIN. HEP BÖYLE KALACAKSIN.
SENİ SEVİYORUM
HAYALİNİZİ YAKALAYAN ZEMİNLER
Değişim vagonu ile karşılaştığım gün:
“ – Aynaya bak. Ve, gözlerinin retinasının derinliklerinde sakladığın
rengini gör.” dedim.
Yaşamıma damga vuran, topuklu kırmızı pabuçlarım ile çevremi geliştirmek için,
kalabalıklar içerisindeki yalnızlığı içerek bindiğim “ BENİ BANA GETİR YAR
TREN” adındaki vasıtamın sorumluluğunu, umut tellerine mandalladım. Mavi
kenarı çiçekli aynam ise sağduyu aşılıyordu. Umut bekleyen aileme, mesleğime,
kişiliğime…
O DOST,HEY DOST
GÜL BAHÇELERİNİN BULUNDUĞU YERE
ÜMİT UYKUSUNU SERPİŞTİR
CAN-A CANLAR KATN O SEVGİYİ
GÜNEŞ GİBİ, AY GİBİ
PARLAK AYDINLIĞI SERP ETRAFINA
Akşam! ..
Akşamın, o karanlık gölgesindeyim Ve…
İnsân seline karışıp giderken
yalnızlığım...
Atından inen yorgun bir şövalye gibi…
Vâsıtalardan inme-binme telâşındayım.
Ne zamân bir şeyler yazmak istesem,
Neler gelmez aklıma...
Kalem sanki inâden
Söylediğimi yazmaz.
Dönüp baktığım da ben bile
Daha okuma yazma bilmediği günlerdi. Eline aldığı kalemle çizer dururdu beyaz
kâğıdı… Sonra da ebeveynine:
“ – Bak senin adını yazdım. “ derdi… Programlar yapıp yolculuğa çıkarırdı, her yazdığı
kişiyi… Ve isimler takardı.
“AY” olurdu bazen karanlık sokakları aydınlatan, bazen “GÜNEŞ” yapıp çevreyi
ısıtan, “YILDIZ” yapıp ışıklandıran insanların sohbeti için giderdi sonsuza…
Sabah oldu yine... “GÜNEŞ’İN” ilk pırıltıları “DAĞ” yamaçlarına vurmaya başladı.
Yatağından doğruldu. Etrafına bakındı. Kendisine ait bir odası yoktu. Üç kız kardeş
bir odayı “PAYLAŞIYORDU”…. Karşılıklı iki ranza, biri her zaman boştu. “MİSAFİR”
geldiğinde “BAYRAM” ederdi ranzanın üst katı. Müzik setleri ve çalışma masaları
duruyordu.
Her gün olduğu gibi “BUGÜN DE” her taraf darmadağınıktı. Yatağından inerek
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!