Bir düş görür gibiyim bir anlık durgunluğumda. Yüreğinin üstüne kuş dövmeleri yapmış gibisin, bir sürü uçan kuş dövmesi, siyah mor…
YÜREĞİNİN ÜSTÜNDEN KUŞLAR UÇMUŞ GİDİYORLAR, SEVGİYİ ALIP GÖTÜRÜYORLAR…
Kanatları kırılacak, avcılar vuracak, ölecekler ya sevgi ölecek…
BEN KİME SENİ SEVİYORUM DİYECEĞİM. Yaa, sevgi ölüyor, ben ölüyorum…
Boş ver seni seviyorum dememi, sen ölme ben sevgisiz kalayım, kalayım ki sen ölme…
Hayatı yakalamaya çalışıyorum,
hayatımla seni yakalıyorum,
yalnızlığımı sana yapıştırıyorum,
kalabalıklaşıyorum..
kalabalığımda seni tutuyorum,
tutunuyorum hayatıma,
sana…
Ve ben,
göçmen kuşların yuvasını bekliyorum
seni bekliyorum göç dönüşün için.
Kırık kanatlarına bakıyorum kuşların,
kırık hayatıma çıkıyor yolculuğu
terk edilen yuvalarını onarıyorum,
dağılmış yuvama bakarak.
BEN KENDİME GÜLÜYORUM
SANA GÜLER GİBİ…
Gülmeyi yitiriyorum kendimde,
yitilmişliğimi tutuyorum, avuç diplerimde.
DONUYORUM…
Kar yağıyor bedenime, üşüyorum yaz sıcağında…
Üşüyorum seni düşününce.
yüreğim son ritminde donuyor.
Ölmek bu diyorum,
seni seviyorum diyememek.
Demiyorum…Diyemiyorum artık.
Ve kar yağıyor bulutlarla, seni seviyorum diyemeyenler ölüyor ben gibi…
HAYAT KÖR BİR BEKÇİ DÜDÜĞÜ İLE DALIYOR KULAKLARIMA.
BANA GELMELİSİN BİLE DİYEMİYORUM. Seni seviyorum bile hiçten denmiyor.
Ben patlıcan kökü müyüm, büyüyor yaprakları gibi acılarım…
Batan güneşin son ışıklarına takılıyor bakışlarım,
donuyor düşüncelerim karanlık ayazında.
Bir yoksunluk körlüğü bu,
bir anı hastalığı,
bir bıçak sırtı dönüş yolları.
Acınıyorum kendime,
karanlık yarasaları sıkıntıları taşıyor yüreğime
ve kahrolası sevgi
balonunu patlatıyor kendi okları ile…
Yol yabancısıyım sanki,
hep ardaşık sokaklar çıkmazı,
hepsi birbirine benziyor,
bir lâbirent başı.
Köşe başında tek lambası yanmayan direk
Ve ben kayboluyorum sevgi çıkmazında.
Sesim yansıyor kapı tokmaklarından.
Ve unutulan acı duvarlar yıkılıyor üstüme.
Temelsiz taşlar devriliyor
sevgi denilen hayaletin üstüne.
Acı çıkarıyor sevgi, kahrediyor varlığına, bana…
Yeter be yeter diyor, lânet olsun, seni sevdim sevgi deyişine. Hem beni, hem kendini yedin bitirdin, pekmez kazanı gibi kaynıyoruz, yanacağız yanık kokacağız, HAYATIMIZ YANIK KOKACAK, KAHROLSUN BU SEVGİ KÖLELİĞİ,
BİR SAKIZ ÇIĞNEYEMEDİK HAYATA…
HANİ GÜZEL GÜNLER GÖRECEKTİK, hani yüreğimizden dallar kırılmayacaktı…
SOL YANIMIZDAKİ YARALAR KABUK BAĞLAYACAKTI,
İÇİMİZE İÇİMİZE AKMAYACAKTI ACI.
Hani acı ile dost olmayacaktık, sol yakamıza bahar çiçekleri takacaktık…
Kahrolası aşk, bir seni seviyorum dedirtmedin,
Hep batan güneşte bıraktırdın gözlerimi… Bakışlarımı…
Görmezlik bu hayata,
görmemek bu sevgiyi,
hem de yaşayamamak,
boğazıma dizdin bir lokmacık sevgiyi…
boğuluyorum işte sevin.
Yazık oldu…
NE SANA, NE DE KENDİME ÖLEBİLİYORUM. TIKINIYORUM HAYATIN ACILARIYLA, BİR SENİ SEVİYORUM DİYEMİYORUM, NEFESİM TUTULDU…
Cam talaşları batıyor dizlerime. Çöktüm… Diz kapaklarım kanıyor, selâm veremiyorum eşe dosta utanıyorum. Sevgi seni koltuk altımda tutamadım..
Bu ne biçim iş, ben unutuyorum seni, sense unut_ama beni. Bu bir sevda yokuşuydu, nefesimiz yetmedi çıkamadık. En azından gölgelerimiz kaldı yollarında…
Kış olur, yaz olur rüzgarlar toprakları sürükler, süreç bu, örtülür üstleri, ama izi kalır elbet…Ne ihmâlkarlık bu, en azından bir fotoğraf makinemiz olsaydı, siyah beyaz bir resmi kalırdı elimizde, renklisini boş ver. Renklisi olsa ne olacaktı…
Koltuk altlarım terliyor, acı basıyor yeniden,
kör bekçi düdük çalıyor,
süreç bitti git uyu diyor,
süreç bitti…
seni seviyorum demek için süreç bitti,
sevginin güzelliğini görmek için artık karanlık,
aydınlık süreci bitti…
Bir çakıl taşı batıyor, çıplak ayağımın baş parmağına, kumsal bitti, çakıl taşlı yollar kanatıyor ayak tabanımı, sürünerek yürüyorum, diz kapağım kanıyor,
boş ver diz kapağını diyorum, tekrar tekrar… Süreç bitti…
Bitmez diyorum, bitemez süreç, nefes aldığımız noktada kaç nefeslik cansa o kadar süreç var.
Avuçlarıma düşüyor terler,
Işıklar bitiyor,
Kör karanlıkta bir armut ağacının dalından meyvesi düşüyor, çürüyecek süreçte…
Ama ben, mesaj çekiyorum kendi adresime, adres doğru diyor, basıyorum gönder tuşuna, önümde kocaman tek kare, yazıyı büyültüyorum, bir ekran doluyor, SENİ SEVİYORUM yazıyor mor ötesi ışıklarla… Aydınlanıyor gece aydınlanıyor içim seni seviyorum deyince yüksek sesle gerisini boş ver süreç bitti…
Sevmekse sevmek,
ölmekse ölmek
ama sen
ikisine de izin vermedin…
ölmeye de sevmeye de vakit artık çok geç.
Ben artık kara gözlükler gözümde,
kara kara bakıyorum evrene…
Fora diyorum hayata.
Sahil beldesi otobüs duraklarındayım,
gelene hoş geldin,
gidene güle güle…
Ama hiçbirinde yoksun. Umut belki bir otobüs köşesinde görmek seni.
Boş ver beklemek umutla başlıyor, süreç bitti. Şeytan yalnızlığımın gölgesi ile çıkmaz sokakta dans ediyor. Son dansı bu hayatımla, yalnızımsı hayatımın buruk tadıyla. Son oynayışı, benim kaybolduğum lâbirentte son kez görünecek.
Son kez görünerek kaybolacak…
Şimdi şeytan bir köşede bulmaca dolduruyor,
diğer köşede satranç oynuyor,
oyun kuruyor,
tutmuyor,
mat oluyor.
Ve yalpalamam duruyor,
Postacı aşktan mektup yok diyor…
Bakınca tek beni gösteren ayna mıydın ki; sonu gelmez sandığım boşluğa bakarken gözlerimi kaybettim.
O gün bu gündür kendimi değil tek seni görüyorum.
Sonunu hesaba katmadan hiç, ardına kadar açtın bana tüm kapılarını.
Şimdi yakışıyor mu bir istikrarsız iradeyle tüm açtıklarını yüzüme kapatman?
Boş ver;
Hayat yalnızımsı günlerimi geri alacak benden, yüreğimde havayı fişek patlatarak…
İzmir_ Çandarlı
Mustafa Yılmaz 4Kayıt Tarihi : 23.10.2008 09:17:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
'Bir Gün Anlayacaksın Beni' şiirimle başlayıp, 'Çandarlı'nın' iğde kokulu, 'Dandik Büfe'sinde' devam eden uzun bir sevgi öyküsü bu... Saklı sığınağım, Dandik Büfe...

Kutlarım emeğinizi ve bu güzel çalışmanızı
sevgi ve hürmetle...
Saygı ve sevgiyle kalın...Lamia CANAY...
TÜM YORUMLAR (1)