Süreç Bitti 1 Şiiri - Mustafa Yılmaz 4

Mustafa Yılmaz 4
765

ŞİİR


17

TAKİPÇİ

Süreç Bitti 1

ALLAH’IN bayırında bir armut ağacı yalnızlığında görüyorum kendimi…
Sol tarafım bayır, yukarıya doğru yükselen dağ yamacı, sağ tarafım denizi yalayarak binlere metre kumluk…
Yüzlerce insan denizle kara arasında taban döküyor ve ben, kuru bir tahta masada, çayım, sigaram, bilmem kaçıncı defa biten mürekkebi ile kalemim…

Çocukların sesi bozuyor yalnızımsı düşüncelerimi. O ana kadar kendimi armut ağacı ile özleştirirken, kaşımdan düşen ter damlası, bir anda görüntümü değiştirdi.
VE BEN YALNIZIMSI DÜŞÜNCELERDEN, YALNIZ DÜŞÜNCELERE BOĞULDUM.
Kafamı kaldırıp kaldırıp bakınca, kalabalıkların arasında tekliğim aldı götürdü beni bilmem kaçıncı düşüncelerin ardında olan sana. VE BEN YALNIZIM, YALNIZ SENİ DÜŞÜNÜYORUM, YALNIZ SENİ GÖRÜYORUM GÖZLÜK CAMLARIMIN ARDINDAN…

Uzaktan sahil kahvesinin hopörlerinden bir feryat dağılıyor kulaklarıma. Of…of, sarıl bana haykırışı sızlatıyor yüreğimi.
“Sarıl Bana” iki kelimelik bir cümle, tırmalıyor beynimi ve sarılma isteğim cevapsız kalıyor.

Kim kime bir ömür sarılabilmiş? Devamlı kapısı çalınan bir evin açanı olmayan bir zil sesi gibi biteviye istekli…
Bitmeyen bir bestenin sonunu getirmek için ömrünü tüketen besteci geliyor gözlerimin önünden beyin kuytularıma…
Ve ben bütün isteklerimden vazgeçip, sadece sana dökülüyorum tek istekle…
Kum yığınını boşaltan bir kamyonun altında kalır gibi, bocalıyorum kumlarla, anılarla…

BEN SANA SENİ SEVİYORUM DEMEYİŞİMİN MEVSİMLERİNİ,
YILLARINI SAYMAYA ÇALIŞIYORUM, ŞAŞIRIP, TEKRAR, TEKRAR.
Yaa, bu kaçıncı Eylül yaklaşımı, bu kaçıncı yaz sonu. KAÇINCI MEVSİM BU, ARMUTLARIN BİTMEYE YÜZ TUTTUĞU GÜNLER?

Ne güzel bir cümle bu, birine söylendiği zaman, SENİ SEVİYORUM… Tam bir teslimiyet, tam bir mutluluk. Ben yakaladığım zaman, kaç kişi kaybetmişti? Ben kaybettiğim zaman, kaç kişi bulmuştu? Cevapsız bir soru bu…
HARAM BİR SORU BU, YAKAN VE DEŞEN BİR SORU, GECELERİ SORULARLA SABAHLARA ULAŞTIRAN. BİR KÖKSÜZLÜK…

KÖKÜ YOK SEVDANIN, KÖKSÜZ BİR ÇİÇEK GİBİ, YOK OLUŞA ÇOK YAKIN…
Naz yapacak hiç zamanı yok ve yalnızımsı yaşamın en kolay yolu…
Bitmeyen bir şarkının son sözünü bulabilecek zamanı yok, tekrarı hiç yok…

Ve,
ben seni seviyorum, zamanla tekrarı olmayan bir cümle oluyor yürekte. Ve bağırmaya başlıyor insan.
BU ŞARKILARDAN EN AZINDAN BİR TANESİ BENİ ANLATSIN SANA DİYORSUN.

Dil artık seni seviyorum diyemiyor,
kelepçeleniyor sanki çene kemiklerine.
Unutulan eski bir şarkıda buluyorsun kendini,
Ve, mırıldanmaya başlıyorsun,
“Kararlıyım bu gece senin olmaya”,
gibi bir kararlılık cümlesinin kararsızlığına,
gömülüyorsun…

Kim nerede niçin söylemiş,
hangi aşk sallana sallana bu,
kararlılığa düşmüş?

Kim kimin için söylemiş?
Söyleyen şimdi nerede,
niçin?

Aldırma diyorsun, eğilme,
eğme başını yüreğine…
Bak kaç şeftali ağacı çiçek döküyor, dağlarda kaç armut, ağacından, dalından düşüp çürüyor…
ÇÜRÜMEK DEĞİL Mİ BU HAYATIN SONU,
ÇÜRÜMEK DEĞİL Mİ BU SEVGİDE…
Aşk değil mi,
bir kara çiviyle yüreği delip, deşip çürüten…
kaç kişinin yüreğinde kocaman bir kara çivi yok?
Senin ki ne ki, çek çıkar.

Ozan “kaş altından gözü” vurup telef etmiş bedeni. Hangimiz telef olmadık?
HANGİMİZİN KABURGASININ ALTINDAKİ, YÜREK VURULMADI?
BENİM Kİ NEDEN HEP KANIYOR?

KABURGA KEMİKLERİMİN ALTINDAKİ YÜREĞİM KANIYOR,
TELEF OLUYOR BEDENİM…
Telef oluyor yaşamım, dünyam, düşüncelerim,
SEN GİDELİ ZAMAN TELEF OLUYOR.

ŞÜREÇ BU,
TÜKENİP İÇİNDE YOK OLDUĞUMUZ SÜREÇ…
Kimin için çalışır, kimin yüzünü güldürür ve hangimiz bu süreçte yitilmedik?
Hangimiz var gücümüzle tutunmaya çalışmıyoruz?
YOKLUK ÇEMBERİ BU, ALEV ALEV AMA YANAMIYORUZ İÇİNDE.
YAZGI BU, YAŞA VE ÇEK… ÖLME …KONUŞMA…
SENİ SEVİYORUM DEME VE BEKLE BİR HAYALET AVCISINI…
Nereye kadar şafak beklenir uykusuz gözlerle?
NAR TANESİ, BİR TANESİ, KİM TANESİ BU BEKLEYİŞ…

KÖR BİR ŞAFAK, UNUTMAYI ALIŞKANLIK EDİNMİŞ, NANKÖR BİR BEKLEYİŞ,
NANKÖR BİR SÜREÇ…

KAÇ KAPI TOKMAĞI BU, ÇALDIRMAYI BEKLİYOR?
KAÇ KAPI BU ANAHTARINI BEKLİYOR? ,
Sen yar, hangi süreçte, hangi karanlığın ışığını bekliyorsun?
Bu kaçıncı yıl bu, sana seni seviyorum demeyişim?

Ben hangi kapının tokmağı gibiyim, çaldırılmayı bekliyorum…
Ve sen,
Hangi kapının ardındasın?
HANGİ SESSİZ ZİLİN ÇALINMASINI BEKLİYORSUN?

Oysa zil çalınmadan açardın kapıyı, yüreğime karanlıktaki bir bekleyişi, ışıkla sokardın göz diplerime. Sevinç coşkuları sarardı sessiz bekleyişlerde ki odamızın köşe bucağını. İzler bırakırdık yüreği olmayan eşyaları canlandırarak.
Gülümsememiz yansırdı koyu cam yüzeylerine…
Sarılmalarımız topuklarımızı çatlatırdı. Ve bir coşku denizinde yüzüyordu bedenlerimiz…

Yaa, ben sana seni seviyorum bile diyemedikten sonra, kapı tokmağı bile olamam. YAA, BİZ BİRBİRİMİZE BİR KAPI TOKMAĞI BİLE OLAMADIK…
Ne hâl bu be… Birbirimize canımızı vermeye hazırken, ruhsuz iki beden gibi yalpalıyoruz hayata…

Yaa, DALI KIRILMIŞ BİR ÇINAR AĞACI BU BİZDE Kİ SEVGİ. Tomur tomur dökülüyoruz basıyorlar üstümüze, eziliyorum ben, belki sen de ezildin…
Ne hâle getirdi bizi bu sevgi, ezildik hayata…
Yokuşu ağır,at arabasıyla çıkan, bir at gibi soluyoruz… Dolu dolu, kesik kesik nefeslerle yorgunuz…

YORGUNLUK DAVULU ÇALINIYOR HAYAT DÜĞÜNÜNDE.
VE BEN DAVUL KASNAĞI GİBİ TOKMAĞI VURULUNCA TIN TIN ÖTÜYORUM…,
İçim vuruluyor, inleyerek sesler çıkarıyorum…
BU HAYAT BENDE TOK BİR DAVUL SESİ GİBİ ÖTÜYOR…
İzmir_ Çandarlı

Mustafa Yılmaz 4
Kayıt Tarihi : 22.10.2008 09:44:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


'Bir Gün Anlayacaksın Beni' şiirimle başlayıp, 'Çandarlı'nın' iğde kokulu. 'Dandik Büfe'sinde' devam eden uzun bir sevgi öyküsü bu... Saklı sığınağım, Dandik Büfe...

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Rahime Kaya
    Rahime Kaya

    Zevkle okudum, güzeldi. Saygılar

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Mustafa Yılmaz 4