Şurda bir İstanbul olsa mesela,
Halicin sularında kaygılansa yakamozlar
Deliler çayhanesinde bir fasıl olsa
Eski zaman hüzünleri toplansa bir araya
Anılsa ne kadar yitirilmiş şey varsa.
Şurda bir İstanbul olsa mesela,
Ağır ağır gelse üzerime akşamlar
Sokaklar tramvay durakları
Otobüsler taşısa bütün yalnızlıkları
Kuş bakışı izlesem bir bulutun üzerinde
Sana dair her şeyi...sen yürüsen istiklalde.
Ellerinde bir tutam isyan düne dair
Saçların kırmızıya boyanmış,parkana sarılmışsın üşüyorsun sanki;
Bir sokak çalgıcısı serenat yapsa benim adıma
Caddelere rüzgarlar dolup taşsa
Çalsam sana dair kutsanmış ne varsa.
Şurda bir İsatanbul olsa mesela
Mehtaplar salınsa kuğular gibi siyah suda
Kayıkçılar yorulmuş kollarıyla aheste,
Dönseler evlerine çocuksu bir tebessümle.
Trafik sıkışsa ne bileyim zabıtalar kovalasa
Seyyarları rutin bir maraton alsa
Bütün bunları umursamayan bir adam;
Ben... herşeye tepeden baksam
Duraklarda elleri üşümüş insanlar
Ayaza sitem etse kerih sözler söylese.
Boğaz özlemle...çıldırmış sanki... kucaklasa rıhtımları
Dövse bir hücum marşına benzer şiddetle
Rüzgar bağrında yapraklar özgürlüğe koşsa
Kopsalar dallarından düşseler sokağın ortasına
Bir maziye dalıp gitse altmışsekiz kuşağı
Sene yetmiş hava kıştı soğuktu:
Mitingler sonrasında bu çay bahçeleri
Yorgun bakışlarla dolardı diye söze başlasa.
Kitapçılar ışıklarını söndürse
Yorulmadan sukunetle kıyamda minareler
Ve mahya 'hoş geldin ramazan'
Bir telaş içinde balıksı kokan Eminönü'nde insan
Kargaşa hiç eksik olmasa.
Şurda bir İstanbul olsa mesela
Yanında da sen olsan çayda dem gibi
Düşsen bir kar tanesi gibi yüzüme
Okşasam beni okşayan soğukluğunu
Şurda sen olsan mesela boğazın kıyısında
Bir bankta oturup beklesen beni
Gelsem aniden yanına
Bizi karşılayan vapur düdükleri ve martılar
Çocukluğumdakine benzer bir hava puslasa ortalığı
Kurt ulumasına benzer ürkmeler olsa içimde heyecandan
Şurda bir yere otursak mesela
Tabureleri ahşaptan bir balıkçıya
Bir kaç bardak çayda İstanbul hayal etsek
Utançlar ayine kalksa yanaklarımda
Bizden çalınan istanbul adına.
Özlesem seni İstanbulmuşsun gibi
Sokaklarında yürürken... hep ellerin olsa elimde
İğde kokulu çocukluğumu anlatsam sana
Haşarılığımı... cam kırmalarımı...
Sigaraya nasıl başladığımı..
İlk kavgamı nasıl yaptığımı...
İlk sevdaya nasıl düştüğümü Haydarpaşa'da
Bu deniz mi diye durup düşündüğümü
Daha yirmi yaşında Yahya Kemal'le bir savaşa tutuştuğumu
Sonra hepsi silinip gitse...nefesinde
Bir fenaya versen beni... yüreğinde
Şurda bir İstanbul olsa mesela
Burada ben...
Mesafeler kalksa aradan
Sen gel deyiversen
ben koşsam sana hiç durmadan
beklesen beni üsküdarda.
Ve ben desem sana;
Kusura bakma...bugünde yolsuzum
Çünkü İstanbulsuzum.
Kayıt Tarihi : 23.4.2006 10:36:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Ahmet Özcan](https://www.antoloji.com/i/siir/2006/04/23/surda-bir-istanbul-olsa.jpg)
Fakat şiir kriterleri açısından baktığımda sevdim bu şiiri.
Bölüm başlarının -Şurda bir İstanbul olsa- anlatımı ile başlaması hoş bir hava vermiş örneğin.
Son bölümlere doğru güçten düştüğünü düşünüyorum şiirin, beylik söylemlere kaymış.
Beşinci bölüm -Kitapçılar ışıklarını söndürse- ye dek, bu dize de dahil belli bir özgünlüğü yakalamıştı oysa.
Sevgiler.
TÜM YORUMLAR (4)