Şakayık
Rivayete göre Fuzuli, hocasının kızına âşık olunca aşkını dizelere nakşetmek için bir murabba yazar. Bu şiirin her dörtlüğü sonunda nakarat gibi tekrar edilen dizede üstad, Gözüm cânım efendim sevdiğim devletlü sultanım buyurmaktadır. Sevdiği kadına karşı altı adet hitabı ard arda sıralayan ve hepsinde de onu yücelten bu anlayış, doğrusu içinde yaşadığımız çağın söylemleri arasında pek taraftar bulamaz.
Bir şarkı hatırlıyorum; sevgilisine sitem etmek isterken bile ona yalvarırcasına seslenen âşıkın hikayesini anlatan bir şarkı: Sana ben canımın canı efendim / Kırıldım küstüm incindim gücendim
Bugünün şarkı sözleri yahut pop listelerine bakılınca meleklere yaraşır bir hitap olarak kalan yukarıdaki dizelerin dünyasını anlamak gerçekten zordur. Çünkü toplumun üzerinden o kadim zarafet, o fıtrî nezaket çekilip gitmiş, yerini kadın erkek eşitliğinin gittikçe haşinleşen modasına dayalı sen-ben kavgası ve itiş-kakış konulu şarkılar almıştır. Eskilerin şiirlere de yansıyan (yahut artık şiirlerde kalan) ve kadının baş tacı edildiği o ulvi anlayışlarını temellendirmek için şimdi de bir hadîs-i şerif okuyalım: İnneme n-nisâ şakâyıku r-ricâl. Buyuruyor ki Efendiler Efendisi: Şüphesiz kadın, erkeğin şakayığıdır. Buradaki şakayık kelimesi Efendiler Efendisi nin ağzından bir veciz ifade olarak söze dökülmüş olup tevriye, iham-ı tenasüp, cinas gibi edebiyat sanatlarına örnek olabilecek bir ziynet konumunda durur. Kelimenin Arapça anlamlandırılmasına göre öncelikle kadının, erkeğin kürek kemiği nden bir parçası olduğu, ardından erkeğin öteki yarısı (elmanın iki yarımı gibi birbirini tamamlayan değerler bütünü; şakk ı) olarak düşünüldüğü ve nihayet şakayık (yaban lalesi, gelincik) çiçeği olarak mânâ ifade ettiği görülür. İlk anlam dinî terminoloji içinde Hz. Adem in kürek kemiğinden yaratıldığı ifadelendirilen Havva içindir. İkinci anlama göre, kadın erkeğin öteki yarısıdır ki modern bilim de zaten bunu ifade etmektedir. Kadın olmadan erkeğin, erkek olmadan kadının eksik kalacağı, anatomik, fizyolojik ve psikolojik olarak erkek ile kadının bütünleşerek beşeriyetlerini tamamlayabilecekleri, aksi takdirde bünyede arızalar oluşmasının kaçınılmazlığı, bu bağlamda evlilik müessesesinin önemi, aile kurumunun yaşatılması vb. söylemler hep bu şakayık (öteki yarı) düsturu üzerine temellendirilebilir. Şakayık kelimesinin bize edebiyat açısından ihtişamını gösteren anlamı ise Türkçe de bildiğimiz gelincik çiçeği ni karşılamasıdır.
Yorgunum, bahar geldi, silah kullanmayı öğrenmeliyim bu yaz
Kitaplar birikiyor, saçlarım uzuyor, her yerde gümbür gümbür bir telâş
Gencim daha, dünyayı görmek istiyorum, öpüşmek ne güzel,
düşünmek ne güzel, bir gün mutlaka yeneceğiz!
Bir gün mutlaka yeneceğiz, ey eski zaman sarrafları! Ey kaz kafalılar! Ey sadrazam!