Sündüste Renksiz Bir Akşam

Muhlis Orhan
18

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

Sündüste Renksiz Bir Akşam

Azrail’in belki de mesleğinden nefret ettiği ilk gündü
Sündüs’te bir akşam üstü
Geldiler yedi renksiz insan kılıklı
Görüldüler ama hiçbir renkle tarif edilmediler
Hangisine benzetseler, o renge hakaret olurdu çünkü
Erkek dediğin mert olmalı
Yufkadan öte yürekli
Erkek dediğin yiğit olmalı
Ama tavukları birde karıncayı incitmemeli
Suçlu olsalar bile
Kadınları bir de çocukları vurmamalı
Onlar masum
Onlar narin
Onlar savunmasız çünkü
Erkek dediğin baba olmalı
Yani bıyıklı
Yani güçsüz ve çaresizleri korumalı
Onların da cinsiyeti erkekti
Ve bu erkeğin belki de erkekliğe ilk ihanetti
Bunlardan dördü çocuk yaştaydı
Arkalarını dönmüşlerdi
Diğerleri
Yaratılışın hatalı mamulü ve birinin bıyığı vardı
Onlar hayvan olsunlardı
Denemezdi
Taş olsalar olmazdı
Taşa hakaret olurdu çünkü
Arkalarını dönenler
Olanları görmediler
Ama seslerini, yeri göğü inleten
Avazlarını duydular
Pişmandılar belki
Ya yol göstermek için getirilmişlerdi
Ya da korkularını yenmek üzere
Alıştırma yapmaya
Ama bir şey görmediler
Öğrenemediler, alışamadılar
Duydukları sesten başka
Birde koktular
Arkalarını döndüler
Onlar gibi
Öldürülenlerde çocuktu çünkü
Belki de analarını düşündüler
Babaları belli olmasa da
Anaları belliydi çünkü
Ferman, bir taşın başına çömelmiş düşünüyordu
Bin bir zorlukla evlendiği karısı
Biri bir aylık iki çocuğunu yitirmişti
Ağlayabilse ikinci bir tufan olurdu
Ve sadece bu işin failleri boğulurdu
Nuh’un değil
Şeytanın gemisi olsa
Onları gemisine almazdı çünkü
Mavi gözlü onyedisinde
Bir de ceylan vardı
Adı Menice
Çeşmenin başında
Elinden su içtiğim
Şimdi sırtını bir taşa dayamış
Kucağında bir çocuk tutuyordu
Suratına birkaç damla kan sıçramıştı
Gözleri yarı açık
Korktuğu belliydi
Ama doğrusu yürekli kızmış
Ölürken bile bir çocuğu kurumak istemiş çünkü
Benden utanırdı garibim
Oysa bilse onu ne çok severdim
Pek konuşmazdı
Hem işten zaten fırsat bulamazdı
Her zaman eşarbını
Çenesinin altından sıkıca bağlardı
Bu kadar saklamaya ne gerek vardı
Meğer saçları sarıymış
Rüzgarda usul usul dalgalanıyordu
Eşarbı başından uçup gitmişti çünkü
Davut ağanın
Karısı, kızı
Birde iki küçük oğlu
Sekiz yaşında olsa bile
Direnişe geçmeliydi bir ağanın oğlu
Ve direnmişti büyük olanı
Ama karşısında bir adam
Babası yaşında
Elinde keleş, süngü ucunda
Buna rağmen direnmişti büyük olanı
Bu onurlu direniş
Ayakta alkışlanır
Ve kadınlar ve kızlar ve gelinler
Onu alkışladılar
Ama sadece hissedilen, duyulmayan bir şekilde
Eller birbirine değil
Birlikte dizlere çarpıyordu çünkü
Öbürü altı yaşındaydı
Sebepsiz ölmüştü
Hiç kurşun yarası yoktu çünkü
Bunu kim açıklayabilir
Buna yürek mi dayanır
Ortalıkta biraz dolanmış
İzinden belli
Ve birazcık altına kaçırmış
Bunu hangi sosyal hizmet uzmanı temizleyebilir
Annesi zaten ölmüştü
Kimse de dokunmadı
Onunla imam ilgilendi çünkü
Onların dünyası renksiz sayılırdı
Renk olmazdı ışık olmazsa
Onlar elektrik görmemişlerdi
Hayatlarında ışık diye bir şey olmazdı
Güneş, gaz lambası
Bir de orta çağdan kalma çıra olmazsa
O akşam 26 sı birlikte sündü
Onlar kadındı, onlar çocuktu
Onlar köylüydü
Onlar yoksuldu
Onlar kürt’tü çünkü
İşte böyle yaşandı
Sündüs’te renksiz bir akşam
Ve bende bu kadar yazabildim
Ben şair değilim çünkü

Muhlis Orhan
Kayıt Tarihi : 8.9.2007 01:32:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Serkan Sunkur
    Serkan Sunkur

    bi tanesiniz hocam

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Muhlis Orhan