Acep; bir bülbül inadına mı; bu gül-ü zara yazdılar
Yoksa, ervah-ı ezelden mi benim bu bahtımı kara yazdılar
Bir fısıldaşma başladı bir ara o sır meclisinde
Demek dönüp dolaşıp beni bu aşk-ı nara yazdılar
Tam da kapanmak üzereydi ki bu gizli istişare
Sordular arz-u halimi tutup bir rüzgâra yazdılar
Bir tecelli mi? Yoksa, mahsus mudur nedir!
Velhasılı beni alıp bir küfri inat yara yazdılar
Müthlet mühlet dağıtıldı bütün hayatlar
Benim bu fani ömrümü de külli zarara yazdılar
Fani İlhami ile Aşık Sümmani bir olur mu hiç
Gerçi ikimizi de aynı sayfada//Bir kenara yazdılar..
Kayıt Tarihi : 20.12.2015 19:51:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
-----------/----------- ERVAH-I EZELDE LEVH-İ KALEMDE Ervah-ı ezelde levh-i kalemde Şu benim bahtımı kara yazmışlar Bilirim güldürmez devr-i alemde Bir günümü yüz bin zara yazmışlar Arif bilir aşk ehlinin halini Kaldırır gönlünden kil-ü ka’lini Herkes dosta vermiş arzuhalini Benimkini ürüzgara yazmışlar Olaydım onlara ikbal-i yaver El etse sevdiğim acep el ne der Bilmem tecelli mi yoksa ki kader Beni bir vefasız yare yazmışlar Döner mi kavlinden sıtk-ı sadıklar Dost ile dost olur bağrı yanıklar Aşk kaydına geçti bunca aşıklar Sümmani’yi bir kenara yazmışlar ,……../…… Görev yaptığım Erzurum –Narman’da 1990-1993 yılları arasında Ankara’dan gelen bir misafirimiz, Sümmani’nin kabrini ziyaret etmek istedi; üç arkadaş yola koyularak metfun olduğu Samikale köyüne gittik. Sorduk soruşturduk köy mezarlığını, Sümmani’nin kabrini refakete köyden biri de katıldı vardık mezarlığı, iki yüksek taş arasında bir kabir. Bu işte sorduğunuz mezar dedi refakette gelen şahıs. Taşlar yosun ve ot bağlamış okunmayacak durumdaydı, okumaya elverişli hale getirmek üezere yosunları biraz temizledik. Eski bir yazı çıktı, misafirimiz köylü kardeşimize sordu burada ne yazıyor valli bilmirem dedi. Sen Aşık Sümmani’yi tanırmısın diye sordu. O benim dedem dedi…Misafir yahu ben Ankara’dan ziyarete geldim de sen dedenin mezar taşında ne yazıyor hiç merak etmedin mi. Valla bilmirem bec,,,,,,acı bir gülüşme vs… (bu şiveyi sevdiğim için aldım) …………/………. AŞIK SÜMMANİ 1860 – 1915. Narman’ın Samikale köyünde doğdu. Asıl isimi Hüseyin’dir. Küçük yaşlarda aşıklık ananenini öğrenmeye başladı. Takriben 11 yaşında Erzurum’a gittikçe aşıklar etrafına girdi. Hodlu Şamili gibi bir hayli aşıktan etkilenmesine rağmen, Sümmani’nin yetişmesinde dönemin tanınmış aşığı Erbabi’nin katkısı farklıdır. Düşte gördüğü, her birinin başı etrafında uçuşan yeşil kanatlı 40 güvercin olan 3 derviş, yeşil bir yaprak göstererek üzerindeki yazıyı okumasını istediler. Ancak Sümmani, okuma yazma bilmediğini söyledi. Bunun üzerine dervişler okumayı öğretmeye başladılar. Hüseyin böylelikle yapraktaki G-P-İ harflerini seçebildi. Bunlar Gülperi’nin ilk orta ve son harfleriydi. Dervişlerden biri elindeki boş kadehi havaya kaldırıp indirince kadeh dolmuştu. Sümmani’ye uzatarak içmesini söyledi. Bu arada da bunun bir bade olduğunu ve Bedehşah Valisi Abbas Han’ın kızı Gülperi’nin ismini fısıldadı. Sümmani, kadehi içtikten sonra vücudunu bir titreme aldı. Daha sonra başları üzerinde uçuşan güvercinlerin arasında bir kızın yüzü belirdi. Dervişlerden biri bunu, Gülperi olduğunu söyledi. Onun da kendisi gibi bade içeceğini ve ömür boyu sürecek bir sevdaya düşeceklerini ilave etti. Şayet gözünü kırpmadan bakmazsa kavuşamayacağını ve bu aşkın kıyamete dek süreceğini söyledi derviş. Harbiden de Sümmani kızın güzelliği karşısında gözünü kırpmadan bakamadı.Aşık Sümmani, yıllarca sevdiğini bulmak için yıllarca dolaştı. Ancak kavuşmalarının imkansızlığını anlayınca köyüne döndü.
![İlhami Bulut](https://www.antoloji.com/i/siir/2015/12/20/summanice-2.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!