Sultanahmed’te birgün,
oturuyorken bir cami gölgesinde,
Baktı, sarılıyor birisi eline.
Tanıdı, bu otuz sekiz Mesut idi,
Kırk yıl önce dersine girdiği.
- Hocam sizi gördüm ya!,
bu ne güzel bir gün?
bırakın, elinizi ayağınızı öpeceğim.
- Dur be gülüm, sen ne yaparsın!
ağlattın beni, varolasın!...
Daldı eski günlere, şükretti;
ömrünü bu yolda tükettiğine
Allahım! bu ne güzel hediye,
Solmamış, kırk yıl geçse bile.
Hatırladı; onlarla arkadaş gibiydi.
Kravatsız geleni saklar,
Sigara içeni görmezden gelirdi.
Geç kalana tebessüm eder,
saçı uzuna, “yakışmış” derdi.
Sırlarını saklar, dertlerini dinlerdi,
Severdi onları, çok severdi,
Kusur aramak ne haddine,
Her birini bir pırlanta bilirdi.
Ve onlarla, birlikte yazılan şiir gibiydi...
İdeallerini paylaşır, yol gösterirdi.
Memleket türkülerini beraber söylerdi.
Samimiydi, dosttu, hiç yalanı olmadı,
Sevgiydi, sermayeydi, bilgiydi,
Yegane sanatı, aldığını vermeydi...
Kayıt Tarihi : 13.9.2024 01:04:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Hikayesi aynen şiirde anlatıldığı gibi; bir gün bir öğrencisiyle kırk yıl sonra her itisin de saçları ağarmış şekilde karşılaşmalarının duygusal tablosuna işaret eder...
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!