Bir Padişah düşünün; 650 yıldır hüküm sürüyor. Bu iktidar onun dedesinden, babasından ta.. Nice sülalesinden devam edip geliyor. Bu Padişahın devleti bir cihan devletidir. Dünyanın en kritik yerinde bir devlet yönetiyor.
Sırf o bölgeyi değil üç kıtayı idare ediyor. Yani, o devletin memaliki üç kıtaya yayılmıştır. Böylesi bir Muazzam İmparatorluğu bırakıp ve yanına hiçbir şey almadan çekip gidebiliyor. Ah! Bu ne asalet, Ah! Bu ne memleket sevgisi, Ah! Bu ne vatandaş sevgisi, hatta daha ilerisini söyleyeyim; bu en büyük bir insanlık sevgisi ile dolu bir Padişah’dır.
Bu Padişahın yurt dışında; Yani İsviçre bankalarında parası yok, yanında götüreceği para hiç yok, ancak kendi elindeki birkaç akçeyle gidiyor. Yurt dışına muhtemelen bir şey kaçıra bilir endişesiyle didik didik aranıyor. Bu arayanlar tarih şahittir, tabir caizse küçük dilini yutacak olmuşlar. Böyle bir cihan padişahının beş parasız bir şey almadan yurtdışına çıkmasına hayret ederler. Adam der kendi kendine; Hiç olmasa bari “Kaşıkçı Elmasını” götür. Bunlar onu da almamışlar, oda yok? Ah bu ne asalet bu ne gözü doymuşluk düşündükçe hayret etmişler.
Ansızın bütün ailesi bir gemiye doldurularak doğruca İtalya’nın Palemora kentine sürgüne, gönderiliyorlar. Bu adamlar orada ne yiyecek, nerde barınacak, onu dahi düşünmek istemiyorlar. Bir Cihan Devletinin Son Padişahının düştüğü hale bak? Bu kadar asalet, bu kadar vakar, bu kadar kemalat ancak; Osmanlı soyunda olur. Sultan Vahdettin’de dedeleri, Fatih gibi, Yavuz gibi, Kanuni gibi ve hatta dedesi Abdülhamit gibi gururlu ve asildi. İşte bu asalet bu kemalat ülkesini yani milletini altıyüz küsur yıl yönetmiştir. Bunların insan sevgisi tartışılmaz, bunların, din sevgisi tartışılmaz, bunların kültür sevgisi tartışılmaz ve bunların ahlakları hiç tartışılmaz.
Zaman zaman laikçilerden duyarız eğer; Osmanlılar akıllı davransaydı, bu uzun sürede bir tane Hıristiyan ve Yahudi kalmazdı. Hatta isterselerdi herkesi Türk ve Müslüman yapabilirlerdi derler. Bende onlara şu cevabı veririm; Osmanlının ruhu çok yüce bir ruhtur, onların “İlahi Kelimetullah Diye Bir Davası Vardır” Kısaca onlar insanı yaşat ki devlet yaşasın parolasını düstur edinmişler. Konuyu biraz açacak olursak; Osmanlı hiçbir zaman kan davası gütmedi, Osmanlı katil değil, Osmanlı makam ve mevki davası gütmedi, tek amaçları hâkim olduğu yerde adaleti tesis ederek, Ol Yüce Yaratana inanan kul sayısını artırmak. Bunu da inançlara saygılı kalarak yapmışlar. Evet, onlar isteselerdi herkesi Müslüman yapardı, ama onlar despot, zalim Kral değildi. Bir örnek verecek olursak; Abdulhamithan Selanikten gelen Hareket Ordularına karşı, kedisine bağlı hassa ordularını (Saray Ordusunu) harekete geçirmedi. Sebebi ben kardeşi kardeşe kırdırmam dedi. Ama Hareket ordusu ne yaptı? Gelir gelmez, Hassa ordularına saldırdı çok zayiat verdi. Padişahı da tahtan indirdi. Bu olayı bile bile Abdülhamit Han Hazretleri kendi makamını bari korumadı.
Bunlar dünyaya kendileri için gelmediler; Bunlar Osmanlıyı kurarken zulüm etmek için kavil yapmadılar. Bunların amacı “Allahın Nizamını Dünyaya Yaymaktı” Çünkü onlar biliyordu ki; Bu dünyanın bir yaratıcısı var, en sonunda ona döneceğiz. Yaptığımızdan sorgulanacağız. Çünkü bunlar; Allahın indinde en geçerli din olan İslam’dır prensibine bağlı idiler. İşte bu Padişahlar çağ açıp çağ kapattılar. Gerçekten üstün ahlaklarıyla ve dini inanışlarıyla dünyaya örnek oldular. İşte bugün aranan ruh bu ruhtur.
Aşağıda sıralayacağım ve adına Müslüman dediğimiz despotlar kısacık ömürlerinde kimlere özenerek ne zulümler yaptılar onlara bir bakalım.
Fazla eskilere gitmeyeceğim, hemen günümüzden örnekler vereceğim, İran Şahı; Şah Rıza Pehlevi, Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin, Mısır Devlet Başkanı Enver Sedat ve Hüsnü Mübarek, Tunus Devlet Başkanı Zeynel Abidin Bin Ali, Suriye Devlet Başkanı Baba Hafız Esed ve Oğul Başar Esed, Yemen Devlet Başkanı Salih ve Libya Halk Sosyalist Cemahriyesi Lideri Kaddafi gibi, bunlara ilave edilecek çok krallar var ama şimdilik bu kadar yeter. Bunlar ne yaptılar neyi korurlar? İslam adına ne ortaya koydular. Bunlar Kimin hesabına çalıştılar. Bunlar başa geldiler, ortalama 20-40 yıl arasında iktidar oldular. Bir daha gitmez oldular. O zaman ya devleti yönetin yâda çekin gidin. İkisini de yapmadılar. Çünkü bunlar zulümle iktidara geldiler zulüm yaparak gidecekler. İşte gördüğünüz gibi hepsi birer bire gidiyor. Allah Teâlâ Hazretleri(c.c.) ne buyuruyor, Ayeti Kerimede: “Biz zalimleri, başka bir zalimle yok ederiz” İşte gördüğünüz gibi giden de zalim onu iktidardan uzaklaştıranda zalim. Bu gün dünyamızda Nato gibi zalim bir topluluk var. Bağlı oldukları toplumun menfaatleri için yapmayacakları zalimlik yok, ama başka bir yerde zulüm yapılır, bu NATO denen varlık, oraya menfaati olmadığı için müdahale etmez hatta o zulüm yapanı ya görmez, ya da görünce onu savunur, veya alkışlar. İşte zalimlerin düzeni böyle olur.
Biz konumuza dönecek olursak Bir Kaddafi, Bir Hüsnü, Bir Zeynel Abidin, Bir Esed niçin baştan gitmez? Bunlar başta 650 yıl kalmış değil ve devletleri de dünya devleti değil bunların dışarıda paraları da var. Hatta iktidarının son günleri de ülkeden ya petrol satmıştır, ya da devletin kasasındaki tonlarca altını götürmüşlerdi. Buna rağmen bu adamlar niçin gitmez? Çünkü bunlar kurucu değil, bunlar ihtilalle veya çeşitli tezgâhlarla başa gelmişlerdir. Yani kelimenin tam özeti zulümle geldiler ve zulümle gidecekler, nitekim de öyle oldu. Bunlar dost olarak kendilerine hep dünyadaki zalimleri seçtiler. İşte o zalimler bunlara son anıda zalimliklerini gösterdi. İşte burası etme bulma dünyası.
Osmanlıyı eleştirenlerin kulakları çınlasın: Vahdettin ülkeden ayrılırken veya ayrılmadan isyan ordusu kurabilirdi. Yeni genç çiçeği burnunda ki; Türkiye Cumhuriyeti Devletini en azında uzun süre oyalayabilirdi. Veya isyan edipte devleti yıka bilirdi. Dünyanın her tarafından ordu toplayabilirdi. Asya’dan Avrupa’dan, Afrika’dan hatta Avustralya’dan ordu toplayabilirdi. Binlerce insanı birbirine kardırarak öldürtebilirdi. Ama yapmadı, çünkü o iktidar peşinde değil onlar memleket kurtarma peşindeydiler. Öyle olduğu için; böyle oldu çok şükür memleketimiz türlü belalardan kurtularak bugünlere kadar gelebildi.
Sonuç olarak şunu diyebilirim Bir Vahdeti’nin gidişine bak ve birde zalim diktatörlerin gidişine bak binlerce insanı ve malı heder ettiler.
Ankara; 04.11.2011
Kayıt Tarihi : 25.4.2012 14:37:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!