Yokuşun en dik yerindeyim
Nefesim yusufcuk kanatlarından süratli
Gölgem bir buğday tanesi kadar az
Ayaklarım fayton bağlanmış atlar gibi sürüngen
Başım bir küheylan gibi en ilerde
Gözlerim günle bir kısılmamak için kavgalı
Hangi kelebeğin ömrü benimle geçer
Anar mı beni de en iyi hatıralarında
Telaşlı geçen hayatından kopup
İsmimi dillendirir mi insaniyet meclisinde
Cürmüm kadar mı yoksa tüm varlığım
En derinden indirgediğim ruhumla
İçerisinde kül dahi yoktu üflediğim heveslerde
Kıvılcamlar sadece umudumu beslemekte
Nefesimin tükeneciğini bile bile
Daha çok harladım,boz bulanık hayalleri
Sabırla bekledim hızır gibi yetişeceği günü
Suskunlukla doldu caddemin tüm konteynırları
Annesini arayan bir köpek,kedi miyavlaması
Ezelden ebede koşturan bir ruzgarın izi
Soluk benizlere dokunarak döner köşeleri
Sallanıyor zelzele gibi ahımın taşları
Çatırdıyor gönül ağacım parçalanırcasına
Ve hüznüm bir yağmur gibi narin narin
İniyorken ak ırmaklarımın gözüne
Damıtılan ben değildim gece kulvarlarına
Sen girdin mehtapla iddiaya
Güneşle kapışmak usulüydü asırlarca
Kıyma,kazanacağın savaşa girmek yakışmaz sana
Savaşlar ki paylaşılmaz topraklar için
Yol yorgunu bugün bırak uyusun
Matemli gönlünün hüznünü tatsın
Boğulur hıçkırıklara,soluk almaksızın
Başbaşa tüm diyarla bırakın kalsın
Kolundan tutup sürüklenesi bir yağmur
Altında ıslanan bir yığın hayal ordusu
Yüzerken can havliyle kıyılar dolusu
Nefes verir bir damla umut kokusu
Bir kelam yeter bir güzel gülüş için
Bir sabah yeter bir nazlı seher için
Bir damla su yeter bir garip karınca için
Bin cefa yetmez bir gönüle girmek için
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!