Önce beş kişiydik,
'Son Osmanlı' dedem ve babaannem.
Biri yazar,okuyamazdı
Öteki okur, ancak yazamazdı.
Savaşlar, yıkım ve yokluk,
Onların suçu değildi cahillik..
Ahşap davlumbazlı bir ocak,
Yanan kütüklerin, turuncu sarı
Oynak ve dalgalı ışıkları;
Köşedeki sönük ziyalı gaz lambası.
Ocak başında evin büyükleri,
Duvara vuran, iri titrek gölgeleri...
Güzelliği bilmeden
Güzel sevmek istedin,
Ölçüsüzdü herşeyin
Çok şeyleri kaybettin..
Bir lokmacık et için
Kızım Yasemin ve oğlum Kerem İle tüm annelere ithafımdır..
Anne sana muhtacım,
Sensin benim ilacım.
Ruhumda, bedenimde,
Bir bez parçasını çözemedik,
'Gordiyon Düğümü' sanki..
Ara ki bulasın Büyük İskender'i.
Kabak tadı verdi kırk yıldan beri..
Bu taşı hangi hınzır attı,
Yürekleride ısıtırdı o eski sobamız,
Üstündeki,tencere,demlik ve güğümle...
Kaynadıkça suları,cızır cızır,cızz bızz,
Neler anlatır ne nameler söylerdi:
Rast,mahur,saba,hüzzam,hicaz;
Birde benden dinleyin
Şu İstanbul'u,lütfedin..
Şehirden öte,adeta bir ülke,
Milletimin dörtte biri bu yerde..
Bildiğiniz,taşlı topraklı bir yol
Dere tepe,bahçeden geçen bu yol..
Bu yolda tanıdım ilk kez gülleri
Dikeni,yemişleri,kekikleri,
Dalda sincap,yerde elöpenleri,
Yüce dağın meşesi
Yanar,sönmez ateşi.
Kim bahtımın güneşi?
yar; gönlümün neş'esi..
Bilirmisin yar kimdir,
Bir Faik Amca vardı,
Ufak tefek,sessiz kimsesiz..
Gün görmezdi ne kendisi ne de evi;
Ormanın dibinde, soğuk ve ıssız..
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!