Sulayarak büyütülmüş kaldırımlardayım şimdi

İbrahim Öztoplu
38

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Sulayarak büyütülmüş kaldırımlardayım şimdi

Sulayarak büyütülmüş kaldırımlardayım şimdi
Ellerimde geçmiş denen boşluklar ve satır başları var
Kısa yürüyüşler
Kalabalık laflar
Kendime adam bile diyemediğim düşüncelerim var
Daha dar bir kaldırımdayım şimdi
Elim kalem tutamayacak kadar soğuk
Kafam sözcükleri hapsedemeyecek kadar aciz
Opera söyleyen kadınları seviyorum
Kendimden alıp götürüyorlar
Beni
Bırakıp gidiyorlar şarkıları bitince
Tüm kadınlar şarkıları bitince gidiyor
O şarkıyı söylemeye devam ediyorum
Her seferinde
Biraz hüzün bulaşıyor sesime ama
Sadece kendime
Parkın kenarında bir kaldırımdayım şimdi
Çocuklar var
Annelerini
Dolaştırıyorlar
Anneleri ellerinde…
Hayatı ne güzelde tırmalıyorlar
Bakir olarak seviyorlar
Hayatı
O da beni düzdüğü kadar çok seviyor
Bende onu…
Arnavut kaldırımındayım
İçim bir hoş oldu şimdi
Ağaçlar altında birbirini seven insanlarda var
Kıskanmak istiyorum
Kafam…
Önümde…
Kaldırımları sayıyorum
Hangi dildeyim bilmiyorum ama zırvalıyorum
Geniş ve büyük pencereleri olan evleri hayal ediyorum
Gerçi ben küçük evleri seviyorum ama
Hayal dediğimiz büyük olmalı
Bende büyük hayal ediyorum
Okyanus kenarında
Kocaman dalgalar bir resim gibi penceremde
Sürekli devinse de hepsi aynı şekilde….
Uyku sırası gelince tülünü kaldırıp yatağıma girmeyi düşlüyorum
Tavanda koskoca bir dali
Kahverengiler uçuşur gibi etrafta olmalı
Koyuları benim
Açıkları dalgalara vurmalı
Seçim sonrası işte yeni yapılıyor bu kaldırımlar
Ben eskilerini seviyorum her seferinde
Yenilerini çiğniyorum
Yalnızlık meselesi bizimkisi
Ufaktan boş ve göt kadar odalar yani
Sabaha kadar kalabalık
Sevdası dizginlenmiş hayaller
Ve yastık üstüne dökülmüş saç ve salyalar,
Sürekli vazgeçmek yok gevezelikleri ile dolu
Kuytu delilikleri
Tanımsal anlamda sözlüksüz insanlar misali
Keman sesine bayılıyorum
Ne keskin
Ne ölümcül bir ses
Neden bilmiyorum ama bana hüzün veriyor
Tınılarını içimde garipleşiyor
Karşılıklı can çekişiyoruz
Lağım çukuru üstündeki bir kaldırımdayım şimdi
Çok boktan kokuyor..
Bu durum bana söylediğim yalanları aklıma getiriyor
Ama ne palavralar
Komiğime gidiyor şimdi
Hepside birbirinden ciddi cinayetler gibi hayatımın içindeler
Varolma sebebim gibi
Uygunsuz yaşanmıyor
Bende uyduruyorum işte
Acıtıyor bazen
Acıyorum ama
Boş ver….
Yüksek bir kaldırıma geçtim şimdi
İnsanlar kısa geliyorlar daha büyük hissediyorum kendimi
Gerçekten büyük olmak zor mu acaba?
Kime ne ben yattığım yerde büyüyorum
Bak kocamanım işte çift camlar dışında
İçimdeki cüsseli aşklar yüzünden
Evet,
Evet işte onların yüzünden
Yaşlanıyorum şimdi de
Hayalperest dünya nerde kaldı
Çiçekler uzanmışken yerlerde
Üzerlerine abanıp sevişmek
Sonra bir sigara yakıp bulutları izlemek
Uyuyup uyanmak
Ve yıldızları seyretmek
Sonra tekrar güneş doğarken sevişmek
En keyiflisi de bu
Şansına bir de yağmur yağarsa
Sırılsıklam
Aşık
Olursun …
Düşüyordum kahretsin
Kaldıranda olmaz ki yerde ölsek
Bileğim sızlamaya başladı
Acıyı hiç sevmem
Ama o beni çok seviyor
Gereksizim yine
Saçmalıyorum…

Dağınık bir kaldırımdayım şimdi
Küçük yollarla kesiliyor
Kaldırım bile denmez böylesine
Düpedüz beton işte
Kandırıyorlar insanları
Beton betondur
Her yerimiz
Dört bir köşemiz çimento
Kedi ölüsü gibiyiz
Ciğeri beş para etmeyen kasaplara emanetiz
Kafamdaki şu şarkıdan bir kurtulabilsem
Sözleri bile belirsiz
Toplumlaşıyorum böyle olunca
Salaklaşıyorum
Kendimi bir denize atmalıyım
Acilen……
Kaldırımın sonu fazla basamaklardan oluşan dik bir merdiven
Taştan ne kadar da güzel
Severim taşları
Yağmur yağınca
Nasılda süzülür bu merdivenlerden aşağı
Önce süzülüşlerini izlerim
Sıkıldığımda
Yukarı çıkmaya çalışan etekli kadınları
Çok keyifli olur bu durum
Hem eteği ile cebelleşir
Hem de yağmurla
Geri zekalı gibi olurlar ama bacakları daha güzel görünür
Çorapları çamurlu
Çizme onlar için icat edilmiş bir güzelliktir
Ellerinde olsa yüzlerine sürebilecekleri
Kadınları severim
Acıttıklarını da severim
Bu yüzden kadınları daha da çok severim

Merdivenin sonundayım işte
Zor bir iniş oldu
Ben çıkışlarda başarılı bir insanım
Ben bir insanım
Anne duydun mu
Anne! ! ! ! ….
Anne! ! bana kim masal anlattı
Söyle bana
Kim kandırdı
Ağlamanın olmadığı dünyaları kim anlattı
Kim bahsetti pembe hayallerden
Sana diyen mutluluktan bahseden
Ve masallardaki acıları benden gizleyen
Ve hayatın da masal olduğundan bahseden
Güzel insanların sadece masallarda olduğunu
Söylemeden çekip giden
Anne duydun mu
Ben masal oldum..
Sevişken ve dertlenen ilk kahraman
Yeni bir kaldırım daha
Köşeye doğruluyor
Köşede bir kız çocuğu var
Köşe başını tutmuş bir kız çocuğu
Elinde bir demet sarı gül var
Diğer eli cebinde
Üşüyor gibi
Sapsarı saçları donmuş soğuktan
Koltuk altına kitabını almış
Okuma yazma bilmiyor belli
Kocaman iri gözleri var
Taş duvara sırtını vermiş
Küçük etekli
Bağcıkları çözülmüş
Ayakları mosmor olmuş

Bağlıyamıyor
Önü açık kar ayaklarını
Kaslı dudaklı
Kıpkırmızı
Daha yeni gelmiş belli
Adımları duruyor
Yosma otel odasında
Yalnız gibi yanakları
Sapsarı başını tutmuş kız çocuğu
Okşamıyor ki kendini
Küçük elli
Koskocaman hayat çizgili
Dönüyor artık
Köseye varıyor
Küçük etekli…
Ne keder dolu bu yaşında
Gidip konuşmalı mı acaba?
Yoruldum
Biraz dinlenmeliyim
Hayır son bir kaldırım daha kaldı
Yavaş ve ağır olmalı
Şu karşıdan geçen kim?
Kim diye hitap etmek yakışmadı
Yanındaki dallamaya yakışmalı ancak
Kim bu yanındaki
Bendeki gibi aynı gülüş sesi şimdikisi,
Niye değişmiyor ki insanlar
Bak yine içim acıdı
Adını söylememeli dönüp görünmeden gitmeliyim
Şimdi,
Denize ulaştım işte
Ne güzel gülüyor
Kaldırımlar da bitti şimdi
Kafam karışık
Başladığım yere döndüm yine
Falezler dünyadaki en güzel görüntüyü verir insana
En güzel gürültüyü de dalgalar getirir insana
Dalgaya düşürürler hani
Tek bir cümle kuramıyorum yine
Artık çok üzülmüyorum aslında
Üzülmeyi de tükettik
Ben sadece yürüyorum
Kendime bile söyleyemediğim şeyler var kafamda
Yürek acısıdır elbette
Sevdiğim insanlar da yoklar
Rahat olamıyorum yani
Değilim de…
Denizi çok seviyorum! !
Ani kararları da sevmem ama;
Gergedan boynuzu
Ansız tekerlek temizleyicileri
Telgraf teli üzerinde
Okşanası olmayan çirkin martılar
Kum kıpırtısı gibi ayak gıdıklayıcıları
Gülünç giyinen insan azmanları
Hepsi bir köseye çekilmiş kocaman götlü şişmancıklar
Uzunluk birimini penis sanan yarraktıklar
Yol ortasını kendi mekanı sanan katil sempatizanları
Ölüme meydan okumayı cesaret sanan korkaklar
Daha fazla vatansever olmak için göt deliğine bayrak sokanlar pos Ayılar…
Her birinde fazlasıyla hikaye olan okşanası orospular
Tenlerine hayatı yazan ve kaderi inkar edip anarşizmin doruk Noktasını yaşayan dönmeler,travestiler,ibneler
Ve kar yangılarında kıçı donan küçük ayaklı dev canavarlar
Eroinde ses arayan ve hiç bir zaman duyamayan devsiz olamayan Cüceler
Ve hiç bir zaman hayal edemeyeceğimiz
Gün batışı…
Gülüşmek üzere…….

İbrahim Öztoplu
Kayıt Tarihi : 22.1.2007 20:58:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

İbrahim Öztoplu