Suları Okşamaktı Seni Düşünmek

Selahattin Yetgin
1613

ŞİİR


33

TAKİPÇİ

Suları Okşamaktı Seni Düşünmek

Düşlerin yanık halatlarında arıyorum yar ellerinin kokusunu
Karanlık denizlerde yansıman, şafağa soruyorum yokluğunu
Yılgın gövdemde har, çağlar ötesinde yitirdim dokunuşunu
Aşkı çiziyorum kumlara, bir dalga alıp götürüyor dokusunu

Seninle bir kıyı kasabasında avuçlarımızın terli yapışkanlığını, gölgeyle seviştirmek vardı şimdi. Özleminle kavrulan dudağımın retinasından akan bir yatağa, sıvamak vardı kadın bakışlarının derin vahalarına dalıp tenini avuçlamak kavramak, kaygan okşayışlarla tadına varmak vardı. Mevsimler çiftleşirken karanlıkla, kokuna diz çökmek vardı tutku kokan bir odada rekorları kırmak vardı, her sarılışta bir olduğumuz kangren sarılışlarla iç çekişlere durduğumuz bir yasak mabette anların canına okumak vardı.

Gecenin derinliğine atılan kovalardan gün yüzüne çıkar hüzün bir damla aşk badesi olur aşk ruhumu okşar kadın kokun. Devrilmiş bedenleri okşar gizlice yel, el teni sıvazlar ten tomurcuk bir lale gibi topraktan koparır yolculuğunu ıslak öpüşlerin kapıları kırılır o an ısırık teni acıtır. Dişlerin valsına dilin kaygan kahrı karışır yetmez kalbin ritmini durdurmaya sarılışlar. Eksik bir parçadır coşku, tamamlayamaz ne yapılsa azgın dalgaları, tuza dönüştürmeden kahırlı gelgitlerin sorgusunu anlar.

Narayla dökülen o yaşam kılıcımın kabzasına aşkı işledim yüreğimin sultanına saraylarımda özgür salınışlarla dolaşsın diye. Masalları gerçekle değiş tokuş etmiş ben uykudayken, sedef gülüşlerinin damarlarından mutluluğu sağayım diye. Ömürler büyütmüş dizlerinde ikimize, soylu ninnilerin saf labirentlerinde yolumu yitirmeyeyim diye. Dünlerin kurak iklimlerini rüzgâra sermiş sonra ruhumun asma köprülerinden geçerek sevdanın cennetinde sonsuza dek sevişelim diye.

Bir gün, senli düşünüşlerin asırlık gölgesine özlemli bir adam sokulur. Gelgitli vakitlerin kaçak buluşmalarına şiir yüreğini aşkla doldurur. Ayak sesine takılır telaşlı gönlüm ruhumun aynalarına güzel gülüşlerin tutunur, vakti geçmiş sevgililer duruşmasına rüzgârın kokusu dolar terli avuçlarım varlığını kucaklar ve aşk bir gülücükle seni ansızın bana sunar.

Yanık bir odanın sırrına kapıydı vakit ardından koştuğumuz coşkuların şahidiyken duvarlar. Aldatılmış okşayışların yeminleriyle soymuştuk bedenlerimizi hicaz sarılışlar sonrasında. Eskimiş yüzleşmelerin küflü salkımlarıydı içtiğimiz sarhoş kalabalıklar yansımasıyla çoğalırken çığlığımız aynı odada korkak kavuşmalarla uyanırdık yeni birleşmelere. Kahırlı dünlerin terli teninden tutkuyu okşarken dağılmış saçlarında yorgun tarakları okşardı ellerin, ben kadın kokunla mağrur dünlerin hıncını çıkarırken.

Aşka biçilmiş dar vakitlerin sunağında bir kuşun çığlığı var, kapsül yalnızlığımızın polenlerinin derinlere taşıyor karıncalar, hep o mağrur bekleyişlerin çıngısı göğsümüzün harında, kanamalı şarkıların nakaratına aşikâre bir seviyle sarılırken, nakaratlar. Düşler tarlasına yağmur duasında yorgun gönlümüz, dilde isyan gönlümüzde hicran, ruhumuz asırlardır bekleyişle oyalanan bir ferman açıp okuyorum yüreğimi sensizlikte yar, hep aldanış hep kan revan bırak ellerimin biçare gölgesini artık, aşk asırlardır aynı masal ve hep o asil yalan.

Gönlümün yorulmuş örsünden aşkın tozlarını süpürüyor rüzgâr, dudağımda günlerdir uçuklar, kısacık anların şahidini arıyor ruhum göğsümün kafesinde ağrı, gönlümün uzak şehirlerinde bayramlar. En doyumsuz anların terli yataklarına erken iniyor güneş, mağrur sarılışların dingin zarfında itiraflar, yazgımızın ayaz yanaklarından süzülürken hazin yaş.

Hep o yoksul sokaklarını süpürür rüzgârın eli, mağrur anıların kütüphanelerinde, akrep uykudan uyandırınca yelkovanın düşlerini. Senli masalların uçsuz bucaksız kilometre taşlarını uzaktan izlerken. Sen hızla kayıp yok olan yolların sıcak öpüşlerinde ruhumla sevişirsin dargın cümlelerin kayıklarını sulara salarız birlikte, aşk çeker küreklerini sevgimizin dalga göğsümüzün hicranını yataklara atar ve sevinçlerle coşan arzularımız günleri sabrın tespihiyle gururla yüreğimizden çeker.

Yanık desenli bir gülüşün resmini çiziyorum özleminde. Hüzün kendi şarkısına eylül nakaratlarıyla eşlik ediyor. Hangi düşün yansıması gözlerimdeki vakitsiz yuvarlanışların yer yatağında saçların ışıldıyor, ruhumda tanımsız bir isyan, damarlarımda asi bir kan, dudağımda apansız ve acıtan öpüşlerinin hazzı sızlıyor. Sular bastı sen gidince ülkemi yar. Vedalarının o yoksul akşamüstlerinde, ardından bakakalmışım ve gövdemin duvarlarını özlemin talanlıyor.

Çizginin doğrusunu bölerken gölge, sancı kaynatırım her gün güneşte, ruhumun ağırlığını taşıyamazken öfke. Dargın bir sırattır özlem, şaşkın merhabaların kayıp günlükleri yosunlarla sevişirken unutulmuş bir gölde. Suların hacmi soğuktur gül bakışlım umudun yası titrerken gövdemizde. Sustur yankımı geri dönmeden, sıva öpüşlerinle çatlak duvarlarımı ve sevinle donat sensizliğin mağrur ve fakir odalarını.

Sen teninin en mahremine sokulan aşkın o yanık yüreğine sevda demişsin, bir bakışın uzak kasabalarından gönlüme özlem göndermişsin. Senli mutlulukların serin pınarlarından her sabah bir kuş su içer yalaklarımdan ve sen durmaksızın isleyen zaman saatleriyle ruhuma dokunursun. Gün sokulur artığıyla gecemize, vakit yine özleme vurur ve aşk gülümbu hüzün saatlerinde, yokluğun olur gelir beni bulur.

Yıldızların rüzgârla fısıltısı var burada, gökyüzünün yüzü asık ağaçlarda delirmiş bir hışırtı ve seni düşünüyorum çok uzağında terli masallara hazır gece, dilimde kahır, yüreğimde asırlık bir peçe dudağımın ranzasında kaygılar, yorgun kamaramda senli anılar ruhumda çapraz sorgularla yuvarlanıyor üzerime yosunlu kayalar. Gülen gözlerinin retinasında yar ateşin, gönlümde bitimsiz yolculuklar.

Yorgun gün kristallerinden bir düşünüş zerresi yaptım sana, kıvrım bakışlarının masum sularında yüzdür diye. Kalabalık insan suretleri resmettim yanık duvarlara, içimde aşkın kıymıkları tenime battı ansızın. Devrilmiş gölgeler yüzüyordu dağ sularında, cılız bir ağacı sulara attım aşka ulaşsın diye, yankılandı düşünüşlerimizle hoyrat an. Cümleler sukutun irinini emziriyordu dalgalı denizlerde dudağın mor sancılar sağıyordu varlığıma aldırmadan. Gölgeler dağların ardında kalınca veda ettik aşka, öpüşün masal, bakışın yasaldı.

Aşk sorgusuz güzelliğinin en uçarı kanadı, meneviş gözlerindeki anlamlı duruş, yoksul gönlümdeki en asil duruş. Mevsimler sen olup dönerken, yaşamak ülküsü gövdemi yaşama bilerken ben seninle söylerim en umutlu türkümü ve seninle içerim mutluluk bademi. Seni düşünmek suları okşamak, seni özlemek aşka koşarcasına hayata karışmak. Her düşünüş sen oldun yar, seninle döner seninle anlam bulur bu çelişkili kâinat.

Selahattin Yetgin
Kayıt Tarihi : 20.5.2013 21:28:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Selahattin Yetgin