Ay ışığında geçer günaha bulanmış çölü
Kervanlar
Şükürsüz dudaklardan kopup
Kirli ellerimizde
Dağılırken tesbihimiz Yusuf’suz kuyulara
Bir isyan gördü Malik, yanık suda
Oysa Yakup’un çocukları
Asırlar önce terk etmemiş miydi ihaneti?
*
Hangi çağdan çıkıp geldi yeniden
Hangi mevsimde içtik yanık suyu
Bir günlük ömrüyle
Kanadında mı taşıdı
Suyumuza katılan bu zehri kelebek
Ey İbrahim’in ateşine yürüyen karınca
Taşıdığın ab-ı hayat suyuyla söndür
İsyanımızı
*
Ne kadar da çoğaldı sayısı kuyuların
Derine indikçe sular
Daha derine indi isyanımız
Her gün binlerce tesbih koptu ipinden
Baş aşağı
*
Diz çökmüşken kumlarda
Ebrehe’nin filleri
Yorgun bekler yuvalarında
Ağzında ateş taşıyan Ebabiller
Muştulanır Kâbe
Derin kuyulardan çıkarılır
Dağılan tesbih taneleri
Muhammed hürmetine
*
Öldü bilirdim Ebu Cehil’i
“Ebu cehil ölmedi, kıtalar dolaşıyor” dedi
Şairin biri
Yüzü suyu hürmetine dizdiğimiz
Tesbihimizi koparmak için
Ne kadar da çokmuş
Yanık suya baldıran zehri katan
*
Kuyular Yusuf’suz kaldığından beri
Nazende sahralarda baykuşlara kaldı
Ateş taşıyan ebabillerin yuvaları
Elden ele dolaşır ihanetin asası
Yeni kuyular kazmak için
*
Müsavi değiliz Yusuf’un sabrı,
Yakup’un metanetine
İsyanla, kinle doldurduk kuyuları
Sular yandı
Elimizde kirlenip kuyulara düşen
Tespihimizden.
Yerköy, 6 Şubat 2018
Yüksel Erentürk Yılmaz
Kayıt Tarihi : 15.3.2018 16:33:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!