Sükût Füzesi Şiiri - Yorumlar

Fesih Aktaş
20

ŞİİR


4

TAKİPÇİ

Sükût, bir nodül gibi oturdu boğazıma,
Kırbaç üstüne kırbaç; sabrın da bir canı var.
Gün ışığı görmemiş sözler doldu ağzıma,
Zaferle muştulandı; “Ateş Topu Canavar.”

Som öfkenin hazzıyla el sallayıp vefaya,
Âzât olsam pörsümüş yârenlik kisvesinden.

Tamamını Oku
  • Xalide Efendiyeva
    Xalide Efendiyeva 10.01.2012 - 13:14

    güzel bir hece şiiri
    şiir yüksek seviyede yazılmış
    teknik yönden de kusursuz
    7+7 ölçüsüyle
    kafiye hatası yok
    içerik olarak mükemmel
    zorlanmadan yazıdığı belii.. yani ilhamın ürünü
    Gün'e gelen şiirin şairini kutluyorum
    Seçici kurula teşekkür ediyorum...

    Cevap Yaz
  • Mücella Pakdemir
    Mücella Pakdemir 10.01.2012 - 13:08

    Değerli bir kalemden nefis bir şiir. Kutlarım.

    Cevap Yaz
  • Ülkü Şahin
    Ülkü Şahin 10.01.2012 - 12:19

    Sayın Sera Sera; Fakirnin ana başlıklarını verdiği ilahi ve Nebevi düsturları şerh ettiğiniz için çok teşekkür eder hayırlı çalışmalar dilerim.

    Cevap Yaz
  • Ülkü Şahin
    Ülkü Şahin 10.01.2012 - 12:15

    Efendim; İki türlü tefsir (yorum) ve tevil vardır!

    1) Zahiri manaya göre tefsir ve yorum.

    2) Batını (işari) manaya göre tefsir ve tevil.

    Biz değişik zamanlarda her ikisinin de mucibine muvafık tarzsa manalandırmada bulunduk ve yorumlarımızın arkasında olduğumuzu ilan ettik! Bunu bir eksen kayması (kıble şaşması) olarak değerlendiren bay cerbezeciyi menfi değerlendirmelerinden dolayı şiddetle kınıyor ve kendilerini ciddiyete davet ediyorum! Biz hayatta hamdolsun ne CHE ci ne de CERBEZECİ olduk! Her zaman ve her yerde olduğumuz gibi göründük ve göründüğümüz gibi de olduk!

    Bera-i malumat!

    Cevap Yaz
  • Feyzi Kanra
    Feyzi Kanra 10.01.2012 - 12:10

    Efendim aşağıdaki şiir va şairle ilgili fıkrayı Genç beyin dergisinden aldı,gençlere genç beyin i tavsiye ediyorum.

    Yorumlar iyi gidiyor.Aklıma düşürdüklerini kısaca yazayım.i kin kadap vb. Hiçbir şey maddi olsun manevi olsun iyi olsun kötü olsun boşuna yaratılmamıştır.Herşey insanın imtihanının adil olması için yaratılmıştır.Sevgi kin gadap vb.yerli yerinde kullanan sınavı başaracaktır.vesselam.

    Cevap Yaz
  • Que Sera Sera
    Que Sera Sera 10.01.2012 - 11:59

    Sayın Ülkü sahin
    Sizin bahsettiginiz öfkeden (ki o sağlıklı olandir) vazgeçmek hayatta ilerlemeye engel olur...insanın kendi nefsi öfkesinden vazgeçmesi marifettir ...bizim öfkeyi helal veya haram olarak ayırmamız haram olanın olmadıgı anlamına gelmez.....


    Öfke; Allah tarafından insana bahşedilmiş bir lütüftur, amacı dışında kullanılırsa her helal gibi o da yerilir, haram dahiolabilir.
    Öfkenin luzumlu olduğu ve Allah tarafından bir lutuf olarak verildiği 5/54 ayetten anlaşılmaktadır. Bireyi olumsuzluklardan koruma, dokunulmaz değerleri ve mukaddesatı savunmak için insana bir imkan olarak verilen öfke duygusu, doğru ve yerinde kullanılmadığı takdirde veriliş amacının dışına çıkmış olur. Bu noktadan hareketle öfkeyi övülen ve yerilen öfke olarak ikiye ayrılabilir.
    1) ÖVÜLEN ÖFKE
    Övülen öfke, bireyin başına gelecek olumsuz şeylerden onu koruyan, mukaddesatının ve değerlerinin muhafazasını sağlayan öfkedir. Canı, namusu, malı, dini, genel hakları korumak ve mazluma yardımcı olmak için duyulan öfkedir. Dolayısı ile bu öfke övülmüş ve bunun yk edilmeye çalışılması ve öfkelenilmesi gereken yerlerde acziyet gösterilmesi yerilmşitir.
    Allah, Hz. Peygamber sas ve ashabını 'kafirlere karşı izzetli ve şiddetli, kendi aralarında şefkatli, alçak gönüllü olmakla niteleyerek, öfkenin gerekli zaman uygun şekilde kullanılmasını tavsiye etmektedir.
    Hz. Peygamber sas de cihadın en faziletlisinin, zalim sulatının karşısına hakkı ve adaleti söylemek olduğunu ifade ederek, gerektiğinde hakkını aramanın kişide olması gereken önemli bir özellik olduğunu vurgulamıştır.

    2) YERİLEN ÖFKE
    Kişinin öfkelenmesinin gerekli olduğu yerlerde (övülen öfke) sessiz kalması ve sadece dünyevi meselelerde kendi nefsi arzu ve istekleri karşılanmayınca öfkelenmesi, yerilen bir öfke tüüdür. Merhum hocamız Mahmud Esad Coşan (rh.a) bir sohbetlerinde 'dinimiz için arabamızdaki çizik kadar öfkelenmiyoruz' mealinde bir söz sarfetmişler ve kişinin övülen öfke (dini için öfkelenmesi) gerektiğini vurgılamışlardı. Bu tarz öfke kişinin kendi nefsi için almaya çalıştığı intikam duygusundan kaynaklanır.
    Hz. Peygamber sas in kendisinden az ve öz bir amel için tavsiye isteyen bir sahabeye üç kere 'öfkelenme' demesi, güçlü kimseyi tanımlarken bir pehlivanın sırtını yere getireni değil, öfkesini yenmiş kişiyi örnek vermesi, öfkenin yerilen boyutları ile ilgilidir.
    İnsana verilen bu fıtrî duygunun ölçülü ve doğru bir şekilde kullanılması gerekir. İmam-ı Gazali, öfkeyi üç dereceye ayırarak mutedil olmayan öfkenin kişiyi yanlış hareketlere sürükleyeceğini ifade eder:
    a) İtidal derecesi : Öfke duygusunun insana verilme hikmetini kapsayan bu durum kişinin; canını, dinini, malını, meşru haklarını korumak ve mazlumlara yardım etmek amacıyla gösterilen öfkeyi kapsar

    b) Tefrit Derecesi : Öfkenin itidal noktasından daha aşağıda olduğu bu seviye, insanın öfkelenmesi gereken yerlerde haklı tepkisini vermemesi durumudur ki bu durum hem akli hem şer'i açıdan yerilmiştir.

    c) İfrat Derecesi: Öfkenin bu derecesi 'pire için yorganı yakmak' ifadesi ile açıklanabilir. İfrat derecesinde öfke, akıl ve dine egemen olur, en küçük bir olumsuzluk hiç tahmin edilmeyen sonuçlar doğurur. bu sebeple öfkenin tefrit derecesinde olması kadar ifrat derecesinde olması da aklen ve şer'an yerilmiştir.

    Öfkenin aşırılıklara kaçmadan dengeli bir şekilde ortaya konması, öfke konusunda insanın nerede duracağını gösterir. İslam düşünürleri de gazap duygusunun aşırısına 'saldırganlık (tehevvür)' , eksikliğine 'korkaklık (cübn)' diyerek 'yiğitliği (şecaat)' öfke duygusunun fazileti (itidal kısmı) saymışlardır.

    Cevap Yaz
  • Feyzi Kanra
    Feyzi Kanra 10.01.2012 - 11:57

    Adam çok sevdiği kadına şiirler yazıyordu.Sonra kadın ansızın onu terk etti.Adam ardından şiirler yazmayı sürdürdü.Daha çok yazdı.Günün birinde çok ünlü şair oldu.
    Yıllar sonra kadının yaşadığı şehre gitti,Büyük bir şiir dinletisi sundu.Program bitice uğruna şiirler yazılan kadın kolunda kocasıyla çıkışa gelip adama 'Merhaba'dedi
    Adam ona sıradan bir kadına bakar gibi baktı.Kadın sordu:
    'Beni tanımadın mı?'Hayır tanımadım!.'Nasıl tanımazsın! uğruna şiirler yazdığın kadınım ben,''seni şair yapan kadın!'' Adam kadının gözlerine bakarak cevapladı.Keramet sende olsaydı,''o koluna taktığın adam da şair olurdu.''

    Cevap Yaz
  • İdris Gündüz
    İdris Gündüz 10.01.2012 - 11:53

    Günün şiirini beğeniyle okudum şairine ve seçici kurula teşekkürler. Şair bu duygu yoğunluğundan çoktan kurtulmuştur ve oda satırlarda yürüdüğü yolları kimseye tavsiye etmez mutlaka.Fakat fazla göz önünde olduğu zaman insanları olumsuz yönde etkileyebilecek bir şiir biraz üst raflarda çocukların ulaşamayacağı yerlerde bulundurulmasından yanayım. Şiirle bukadar ilgili olan yorumcu arkadaşların dünyasında bu kadar şiddet genelde satırlara mahkumdur bu yüzden içeriğine değil ama satırlara, anlatıma ve şaire saygılar.

    Cevap Yaz
  • Ülkü Şahin
    Ülkü Şahin 10.01.2012 - 11:53

    Benim kıblem hamdolsun hiç karışmadı bay Anavutoğlu (!) Arap (!) Naci! Ama senin kıblen her zaman herkes tarafından hep merak edilmiştir! Acaba bu CHE' nin kıblesi Çin mi, yoksa Küba mı diye?

    Cevap Yaz
  • Ülkü Şahin
    Ülkü Şahin 10.01.2012 - 11:50

    ARAP KENDİNE GEL VE LÜTFEN CERBEZE YAPMA! BEN O GÜN ŞİİRİN SONUNU MANAYA MUVAFIK OLARAK YORUMLADIM! BU GÜN DE BAŞINI MANAYA MUVAFIK OLARAK DEĞERLENDİRMEYE TABİ TUTUP YORUMLADIM! SEN TENAKUZ ARIYORSAN, KENDİ SÖZLERİNE VE HAYATINA BAK! ZİRA O BAHSİNİ ETTİĞİN MENFİLİKLERİN TÜMÜ ARAP NACİ DE MEVCUT!

    BERA-İ MALUMAT!
    HAYIRLI ÇALIŞMALAR.

    Cevap Yaz

Bu şiir ile ilgili 97 tane yorum bulunmakta