Veda zamanı geldi sana…
Bu sefer sanki son gelişimdi…
Bir daha görmeyeceğim bu istasyonu
Öğrenirsen gidişimi
Bu dizeleri de okursan şayet
Gel saatin altındaki oturağa
Ankara…
Güzel şehir…
Çok severim çok…
Mayısta gülerim gezerken…
Ekimde ağlarım ayrılıklar gelir aklıma…
Ankara, Ankara bazen neşeli bazen Kara…
Ömür dediğin İki kirpik vurma
Bir kapat, bir aç işte bu kadar dünya
Veysel’de dedi ya
Çok uzun ince bir yolda…
Son bahar üzerimden geçeli 6 ay oldu…
Kış ise dün veda etti bana…
Güneş, bir esir gibi bulutların arasında kalmıştı…
Hafif hücresinden çıktı ilk ışığını sakalarıma doğru gönderdi…
Ben, bugün Nazım olmak istiyorum ama yüreğim yetmiyor…
Acaba benim bulutum kim ve kime esir oldum…
Adımı Anadolu’da tren istasyonuna versinler,
Sevgililer buluşsun avlusunda bir bir…
Sımsıkı tutuşsun eller ellerle,
Makinist taşırken yük sanmasın birinin sevdiğini,
Raylar acı acı ses çıkarmasın, ayrılıklar olmasın…
Hızlı gitsin Trenler çok hızlı,
Güneş batıyordu gözlerimde
Ve sen yok olurken ufuk'ta
Ne bir liman nede bir Gemi beni beklemekte
Bir mülteci gibi hayallerim denizde ölmekte
Çok büyük bir şiir yazacağım…
Harflerde herkes kendini arayacak…
40 yıllık ömrümün her satırında olanlar…
Sende dâhil heybemi karıştıracaksınız…
Acaba nerede ben varım diyeceksiniz…
Uzun şiirimin en kısa kelimesi bile sizden bahsetmeyecek…
Ne var lan düzen
Açıkta bir şey mi gördün
Yoksa sana teslim olamayacak beni mi?
Ne istiyorsun senden kazandıkları mı verdim
Geri kalan donsuz kıçım, oda benim…
Sarı araba
Korna çaldı giderken…
Yetişmek için Trene
Ankara garında…
Giden hızlı trendi
Kalan vosvos…
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!