Tanıdık bir sokağın
Kayıp bir noktasındayım
Hiçlikle giyinmişim
Hüzünle sarmalanmışım her gece olduğu gibi…
Gözlerimde
Ve
Bütün uzuvlarımda
Yalnızlığın kırıntıları
Ve ardışık ağrıları
Kalbimde
Kederin ve sensizliğin ezikliği
Oyun
Ve
Yağmur kılığında gözyaşlarımız
Düşüncelerim buzul
Kederim keskin…
Hürriyetim özürlü ve sakat
Sevdam günbegün
Sevdam güncel
Gözlerimdeki nefret bileli
Ve sözlerim erotik şimdi…
Karşıma dikilir
Bir Osmanlı kalesi gibi
Yalnızlığın direnmişliği
Ve
Arkadan vurur aniden
Hüznün namertliği…
Gözlerimde yoğunlaşır
Yorgun bakışlı memur sokakları
Gözlerimde;
Apaçilerin ortak insanlığı…
Barut kokar
Yürüyen merdivenleriyle şehir
Tinerci sokak arası çocukların gözlerinde
Adilerin yazdığı talihsizlik kokar
Hızlı geçer görüntüler
Sağır bir insanın gözü önünden
Hızlı geçer bir otomobil lastiği
Ağzındaki lolipopunun tadına
Henüz varmış bir çocuğun üstünden
Ki o otomobilin arka camında
Allah korusun yazması güzeldi
Bundan böyle
O yazı lanet olsun demekti…
Çinliliği kalmamış bir şiir iğneleyici yalnızlığı
Beyaz umutlarıyla ortalıkta dolanan
Bir zenciye benzer…
Tüm karanlılarda bulabilirsiniz bunlardan.
Soluk benizli sesinle şekillenir anlam
Satır aralarında değişir gözlerinin mevsimi
Ve
İklimi tabi ki kremli ellerinin
Sünnetleşmesini bekleyen Kütahyalı bir tabak
Eksik bırakılmış bir şiire benzer
Ertelenmiş sevişmelere
Platonik bir kaleme yada.
Her sonbaharın bozguncu bir yaprağı vardır
Her kışın bozarmış bir güneşi
Ve
Gülümseyen bir ölüsü
Rönesans kokan şu zamanın bönleşen idaresi
Buğulu bir dalgınlıkla
Fark edemezsin mevsimden sonra gelen mevsimi
Yada
Yıldızlı gecelerde tazelediğin hayallerini
Fark edemezsin
Bizi sömürenlerin
Yani:
Yumuşak bakışlı masum kalplerin
Boyalı, badanalı ve pudralı maskesini…
Cakalı şiirler yazmaktaydı sana
Kalemimin mahcupluğu
Gözlerine bir kütüphane dolusu
Şiir yazmaktaydı şairliliğim
Platonikliğim acıtmaktaydı
Her nefesimi…
Ve benim işim:
Bitkisel fiilleri kullanarak
Bu acımasız
Bu zalim
Bu yaşlı
Ve bu boktan hayatın
Otobiyografisini yazmak değildi.
Benim işim:
Martılardan
Ve yapraklardan daha çok sevmekti seni
Kadınlaşan çıplaklardan daha çok sevmek
Hiç ayakkabı boyatmışlığım olmadı benim
Koyu karanlıklara…
Zaten;
Benim tüm hayallerim
Törpülenen inançlarım
Ve benim tüm büyük umutlarım süetti
Benim gözü pek düşlerim vardı
Ve kapı önlerine atılmış
Gazeteden umutlarım
Bizim hayallerimiz vardı sınırsız
Ve
Sezaryen eylemlerimiz otobanlarda
Yaşama civatalanan ümitlerimiz
Güneşe dek gidebilen
Uçan balonlarımız olmalıydı bizim
Cezaevlerinde yargılanmaması gereken
Mahkum düşüncelerimiz
Kapısı açık bir kafesti özgürlük
Kapısız bir boşluk
Cıbıl sözlerle üşütmemeliydik isyanımızı
Bizim de tüm batıllar gibi
Asılması gereken bir mendilimiz olmalıydı belki
Dilek ağaçlarına…
Biz de
Her yıldız kaymasında
“İşte birisi daha öldü”
Demeliydik belki
Belki de
Hiç uçurtma yapmamalı
Hiç misket oynamamalı
Ve hiç sevmemeliydik
Mahallemizdeki kızları
Ve
Seni sevmemeliydim belki de.
Geceyi yitirmemeliydi ay
Sen gidince.
Ve ben
Göğe doğru açıp taşkınlığımın bayramlık ağzını
Seslenmemeliydim sana
Anlamlı anlamsız…
Ambalaj sevgilerle
Hiç muhatap olmasaydık keşke…
İlk bakışmamızda tanışmadan önce
Keşke daha fazla zorlamasaydık şansımızı
Keşke seni senden daha çok sevmeseydim
Ve gece
Her gece olduğu gibi
Başımı yastığa koyduktan sonra
Aklıma seni getirmek için
Tavana doğru havalanan karanlık bakışlarımın
Ardı ardı ardınalığını kesmemeye özen göstererek
Gökyüzünün penceremde kalan kısmını
Tepeden tırnağa inceledimse
Ve o anda aklıma ilk gelen bir şiiri
O kısa zaman aralığının adı altında
Gözlerine adadımsa
Ve pişmansam eğer
Gözlerine bakmaktan
O dar penceredeki
Bir yıldızın gözlerindeki parlaklığa
Yemin ederim ki;
Tutuldum sana..
Ay nasıl tutulursa öyle!
Kayıt Tarihi : 21.10.2006 12:01:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!