tuval gökyüzü, fırçaysa sesler
savaş fışkırıyor kulaklarımdan
düğüm oluyor kalbin
kalbin evim oluyor
sağılmış duvarlarda sünüyor aklım
ısınıyorum gebe sancıya
tenim sütyüzü, iksirse eller
ellerin dağlıyor yaralarımı
ilmekleri her noktada
iz doğuruyor sarmaşıkların
kalbin dağım oluyor
soğurarak kaçıyorum eteklerine
gözlerim yüzümde asılı mumya
dünya kanyüzü, dallarsa rengim
tedirgin bakıyorum dudaklarına
ölümle bakıyorum, uzuyor tırnaklarım
kalbin yerim oluyor
doğacağım barınak
dalacağım sel’im oluyor kalbin
oyun düşlerken damarlarımda arya
deniz senyüzü, dalgaysa nefes
aynanda şehir beliriyor
griyle bakıyorum şakaklarına
kederle...
kalbin nehir oluyor
kopacağım kumaş
yakacağım derim oluyor kalbin
yeşilden eller giyinip
tebessümler çiziyorum acıya
Kayıt Tarihi : 26.7.2009 23:14:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

“Sırası geldi: İnsanoğlu, bu dünyada biz’e göre oluşmuş ya da olup bitmiş değildir. Oluşmaktadır. (…) Evet, insanlık, SIKI ŞİİR’ işinin sonunda değil, daha başındadır. Yeni başlıyoruz
Başka ne diyor:
“Oysa sınırlar yeniden çizilmeli. Her şeyin, yazın’ın, şiirin, coğrafyanın, dünyanın sınırları. Hatta nüfus sayımı bile yeniden yapılmalı. İskân yeniden. Kısacası yepyeni bir dilbilgisi ve yepyeni bir sözdizimi zorunlu bize. Yeniden bir uygarlık tanımı, yeniden bir yurttaşlık tanımı. Yeni sorumluluk bile en sonda gelir
Bak şimdi şu da çok güzel..Demiş ki,
“Gençler siyasal şiire yöneliyorlar doğrudan doğruya. Onlar için söyleyebileceğim şey: ‘Yek beyza vü sadhezar dâva’ -Yüz bin gürültü ve sonunda bir tek yumurta’-
Yani demem şudur ki, çok zamandır izlediğim Uluç şiir ve yazını işte buna benzer 'yekinmeler 'içinde..sıradışı ama tuhaflık olsun diye değil..öyle duyumsama biçimine sahip olduğu için..
Her şeyin anlık tüketildiği bu yeniçağda aşkın ayakta kalması elbette zordu. O halde onu yeniden tanımlamak için sanata da yeni bir boyut kazandırmak ya da daha doğru söylemek gerekirse sanatı da yeniden tanımlamak gerekiyordu. Sınırsızlığın sınırları işte böylelikle çizilmiş oldu.
İnsanlığın biricik öznesi aşkta başlayan bu yeni dönem özgürlük propagandasıyla yarattığı ötekilerle hala sürmekte ve geçmişin din ile çizdiği sınırları çizme çabasının ötesine geçememekte. Bir yerlerde gerçek aşkın izinde giden serseri ruhlarsa çölün yüreğinde saklı kalmış bir vahayı hâlâ aramaktalar.
Uluç’un bütün şiirlerinde serseri bir gölgenin gezindiğini düşünmüşümdür nedense…
:)
yansımada da.
TÜM YORUMLAR (2)