Suçlu bir tanrı
Suçlu bir gökyüzü vardı karşımda
Arsızca gülümsüyordu güneş
Oysa bir gün önce
Daha dün
En sevdiğim insan donarken nerdeydi
Kimsesizler sokağının arka bahçesinde
Nerdeydi sıfırın altındayken dereceler
Islanırken sırılsıklam sokaklar
Ve kerpiç evlerin saçakları
Sular altında boğulurken
Ve apartman dairelerinin
Bodrum katında yaşayan kapıcıların
Tek kitapları
Ve inançları da olan
Kuranı kerim in bütün sayfaları
Dağılırken ve yüzerken
En kirli suların orta seviyesinde
Toplamaya fırsat bile bırakmayan
Yalvarmaya şans tanımayın
Suçlu bir tanrı vardı şimdi karşımda
Dualar boğazımda düğümlenirken
Azgın sel sularında
Bir o yana
Bir bu çalılığa çırpınırken
Nerdeydi toprağın suyunu emen bu ağaçlar
Nerdeydi bu tanrılar
O kadar yemin ettim
O kadar inandım
Boşuna mı?
Ve bir defasında
Alevler içerisinde yanarken
Tek odalı evimiz
Kendimizi kaçırırken
İçerde unuttuğumuz yavrumuz
Tutuşmuştu ağıtların en çaresizliğinde
Nerdeydi bu tanrılarım
Oysa bildiğim bütün duaları okudum
Bütün yeminleri ettim
En ağır sözleri vermiştim
Bir babanın yetişebileceği
Ne yapmalıydım başka
Şimdi suçlu bir bahçıvan vardı karşımda
Tek beğendiğim güller yolunurken
Sesini de çıkarmamıştı kaymakamın süslü kızına
İşinin hatırına
Ya bir sokak çocuğu olsaydı
Ve annesinin kucağından fırlayıp
Yeni yapılan kaldırım betonunda yürüseydi
Hangi eşeğin sıpası bu diye başlayıp
Kızgınlığını ayak izlerinde artırarak
Bu kimin piçi der miydi?
Serseri bir kaldırım taşeronu gibi
Suçlu çocuğunu kucaklayıp
Yüzleşmeye
Hatta kızmaya gelen makama
On paralık eşeğin
Beş paralık sıpası böyle olur diye azarlar mıydı?
Suçlu bir Türk ordusu vardı karşımda
Henüz yeni darbe yapmış bir komutan
O canım gençleri öldürmeye başlamadan
Ağzının suyunu akıtarak
Komutlar veriyordu radyolarda
Açıkça masumlar katledilecek demiyordu
Diyemiyordu
Ama suçluları da aramıyordu
Suçlular bu gençleri savaşlarda alkışlayanlardı
Ve meclisteydi
Suçluları aramadan suçluları bulmadan
Gerekçeyi sorgulamadan dağları bombalayan bir komutan vardı
Ülkeyi savunmak adına ekonomiyi savuruyordu
Bu vergiler taşlar bombalansın diye ödenmiyor komutan
Ve meclisteydi
Ve ülkeyi yönetemeyenlerdi
Suçlu bir polis vardı karşımda
İşkenceden çıkmış bir polis şefi
Zafer çığlıkları atıyordu
Dünyayı kurtardılar zannettim
Kendince düşman zannettiği birini
Daha fazla acıya dayanamadılar diye
Seviniyordu
Oturtmuştu
Bir zavallı çırpınırken zulmün çirkinliğinde
Kirletiyordu ülkesini
Kirletiyordu kendisini
Kirletiyordu mesleğini
Kirletirken insanlığını
Şimdi kirli memurlar vardı karşımda
Milyarları kaçvan bir işletmeden
Aldığına rüşvet demiyordu
Hırsızlığını arkadaşlarıyla paylaşmadan
Çaldığının yarısını
Bir daha çalıyordu göstermeden
Soysuzca bir hırsızlık daha yapıyordu
Çocukların ülkesini soyuyordu bilmeden
Geleceğini çalıyordu kendinden
Bir sigaraya ülkesini
Bir kilo baklavaya onurunu
Bir yemeğe namusunu satmıştı
Nasıl alacaktı geri bunları
Parayla bir daha alınmazdı kaybettikleri
Bir tembel Türk vardı karşımda
Kendinden başkasını düşünmeyen
Çalışmayı sevmeyen
Üretmeyen
Hep tüketen
Her şeyin kolayını
Acelesini
Ve hepsini isteyen
Veremediğim her şey için üzgünüm
Özür diliyorum
Bu şehir
Bu ülke
Bu dünyada yaşayanlar
Bu henüz doğmamış çocuklar
Savaşları durduramadım
Katliamları seyrettim
Başarıyı kıskandım
Üretimi engelledim
Yazıklar olsun onuruma
Yazıklar olsun bana da
Karım üzgünüm
Benim eksikliğimdi
Anlatamadım kendimi
Tanımana izin vermedim
Benim bir yanımı gördün hep
Diğerini sakladım
Çocuğum üzgünüm
Hiç iyi bir baba olmadım
Öğrencim olmalıydın ders saatlerinde
Teneffüslerde arkadaşım
Sevgilim gibi paylaşmalıydım
Bazen sevincini görmedim
Bazen hüznünü
Bu kentte yaşayan herkes
Her şey ne varsa
Dokunduğumu mahvettim
Sokaklarınızı kirlettim
Kendime ait olmayanlara sahip çıkmadım
Başkalarının sandım
Menfaatsiz tanımadım güneyi
Birim için binini katlettim
Doğru muydu diye sorma
Kibarca aptalca ve sapıkçaydı
Kapı komşumuz saadet abla
En beğendiğin yemekler koktuğunda mutfağımızda
Sana tattırmadan
Balkonumuzu yasakladım kendime
Görmeni engelledim
Hâlbuki ağladığımda ilk sana duyurmuştum sesimi
Sevincimi kendime sakladığımda doğru
Komşu parkın ağaçlarının dallarını kırdık
Çiçeğini kopardık
Hep hor kullandık
Çaldık yaşamı
Sana vermediğim her şey için üzgünüm
Çayımı, sigaramı, rakımı senden aldım
Verdiğimse, denizini kirlettim, yeşilini yok ettim
Yazıklar olsun gözlerime
Hep çirkinliği kirliliği tercih etti
Varlığı yokluğa değişti tembelliğim
Kayıt Tarihi : 5.9.2009 01:48:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!