“Bu ülkede yoksulluk bir kader değil, suç işlemeye zorlayan bir tuzaktır.”
Sırtı kambur, gözü puslu
Bir adam karıştırıyor çöpleri
Çalmıyor…
Ama çalacak gibi bakıyorlar ona
Çünkü açlık, en ağır şüphedir bu şehirde.
Bir genç, diplomasını saklıyor
Yırtılmış bir hayal gibi, ceketinin içinde.
Sokakta “Abi bir çay ısmarlar mısın?” diyor
Hâlâ “abi” diyebiliyor —
Demek ki öfkesini henüz satmamış.
Yargı, betona dökülmüş suskunluk gibi
Her gün bir başka adaletsizliğe harç olur.
Suç, artık bir tercih değil
Sistemin dayattığı ortak bir dil.
Ama bazıları var hâlâ:
Elini harama uzatmıyor,
Aç kalıyor, utançla gülümsüyor —
Ve ölüyor...
Bir park bankında
Ya da şose boyunda
Kimse duymadan, kimse bilmeden.
Polis megafonla bağırıyor:
“Dağılın!”
Oysa ne zaman toplanmıştı ki insanlar?
Hep dağınıktık zaten:
Yalnızlıkta, açlıkta, umutsuzlukta…
Yoksulluk bir suç değil belki
Ama suç, yoksulluktan doğuyor artık.
Ve bu sistem,
O suçu doğurmaktan
Utanmıyor bile.
Kayıt Tarihi : 31.7.2025 04:40:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiir, günümüz toplumunda yoksulluğun yalnızca ekonomik bir sorun olmadığını, sistematik biçimde suç üretmek üzere tasarlandığını gözler önüne seriyor. Açlığı çalma şüphesiyle damgalayan; diplomalı gençleri çay parasına muhtaç eden bir düzenin teşhiridir bu şiir. Sessizce ölenlerin değil, sessizliğe neden olanların yargılanması gerektiğini hatırlatıyor. Şair, yoksulluğu doğallaştıran değil; onu suçla besleyen bu sistemin asıl teşhir edilmesi gereken olduğunu gösteriyor.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!