Suç Müslümanda mı Müslümanlıkta mı?

Mevlana'nın bir hikayesi var arkadaşlar.

Mesnevide,
mutlaka okumalısınız.
Benim aklım durdu.

Adı:' Hıristiyanları öldüren Musevi Padişahın Hikayesi'

Zamanın birinde bir Musevi Padişah varmış. Ülkesinde Hıristiyanlık yayılmaya başlayınca çok üzülüyormuş. Kimini hapse atıyor kimini sürüyormuş. Yaşlı veziri demiş ki: 'Sultanım bu böyle olmaz. Din dediğin akmaz kokmaz. Adamın anlında yazmaz. Bu böyle önlenmez.'
- Ne yapacak san yap, bana bir çare.. demiş.
Vezir birkaç gün sonra çıkıp gelmiş. Sultanım, demiş. (yer adları tarafımdan konmuştur) Kadıköyün en kalabalık olduğu gün salı pazarı günüdür. O gün sen beni çağır, azarla, bi temiz sopa attır ve saraydan kov. Sonra son anda bağışla ve sür, demiş.

Salı günü sarayda bi cayırtı kopmuş: Vay alçak namussuz. Bunca yıl koynumuzda yılan mı beslemişiz. Muhafızlar yıkın şu veziri. Bi temiz falaka çekin, demiş. Yandım anam demeye kalmadan: Yok, demiş. Bununla kurtulamazsın. Kurun meydana dar ağacını. Bu adamın yaşaması haram, demiş. İdam mangası hazırlanmış. Herkes seyirde... Tam sehpaya çıkarıldığı anda bir dostu gelmiş ve herkesin duyacağı şekilde:
- Sultanım, demiş, bu adam yaşlı biri zaten. Bıraksan iki üç yıla varmaz kendisi ölür. Adamın kanına girme, Allahından bulsun.
_ Bu adama dua et. Seni bir daha bu şehirde görmek istemiyorum, defol! demiş. Herkes çekilince, halkın arasındaki gizli Hıristiyanlar hemen yanına gelmiş. Geçmiş olsun. Ne oldu sana? Gel yaralarını saralım.
Veziri alıp gizli kiliselerine götürmüşler. Yaralarını sarmışlar. Vezir iyileşince kilisede vaazlar vermeye başlamış. Hıristiyanlara hıristiyanlık dersleri vermiş! ! ! !
Namı o kadar yayılmış ki, Bursa'dan, Eskişehir'den Konya'dan Erzurumdan teklifler, davetler almış. Her yerde vaazlar vermiş.

Mevlana diyor ki: Vezirin anlattıkları Hıristiyanların gönüllerini hoş ediyor, yeni ufuklar açıyordu. Ne var ki ancak çok akıllı insanların fark edebileceği ayrıntılar vardı ki o zamanlar kimse fark edemedi, diyor. Bir yerde 'Ey Hıristiyanlar, İncil'de ne yazıyorsa o. Sakın başka kılavuz aramayın' dedi. Başka bir yerde: 'Peygamberimiz İsa nasıl yaşadıysa öyle yaşamak gerekir. Allahın yolu budur.' dedi. Bir başka yerde: ' Ey Hıristiyanlar, Allah bize akıl vermiş. Aklımızı kullanmazsak Allah bizi affetmez. Bir takım sözlere takılıp kalmayın.' Başka bir şehirde: 'İncilin bir görünen anlamı, bir de her sözün altında derin anlamlar, gizli mesajlar vardır. Onları bulup yaşamak gerekir.'vs.

Bir zaman sonra:'Ben artık yoruldum. Kendimi ibadete vereceğim. Allah yolunuzu hayretsin' deyip köşesine çekilmiş.

Hıristiyanlar düşünme tembelliğine alıştılar ya...Dolma akıla tiryakilik geliştirdiler ya...Kapısını aşındırmaya başlamışlar:
Bizi sohbetinden mahrum etme. Bu yortuda Konyada ol, ne olur.
Sizi Erzurum halkı çok özledi, ne olur bizi onurlandırın.
İzmir, bu Noeli sizsiz yaşamak istemiyor...

Vezir her geleni geri çevirmiş. Yanlız ellerine bir mektup vermiş: Bunu kimselere gösterme. Ben öldükten sonra Hıristiyanları birliğini sen sağlayacaksın. Vekilim sensin, diye her gelene mavi boncuklar vermiş..

Bir gün gelmiş ve vezir ölmüş. Her köşe başında kendisini Hıristiyanlığın kurtarıcısı ilan eden ve etrafına kalabalıkları toplayan yeni liderler çıkmış. Birbirlerin öyle hırpalamış, öyle asıp kesmişler ki artık Musevi Hükümdara iş düşmemiş.....! ! ! ! !

Sevgili dostlar. Emperyalizm diye bir söz duymadınız mı?
Suç ne Müslümanda ne Müslümanlıkta. Bence cehaletimizde ve emperyalizme alet olarak bizi 'Allah' adına bölenlerde.

Saygılarımla.