Şubat Yanığı Şiiri - Şair Aysegulguncan

Şair Aysegulguncan
28

ŞİİR


6

TAKİPÇİ

Şubat Yanığı

Şimdi git
Benden öte sürdüğün tüm dudak çırpınışları, nefsini gözlerinde yıkamış şehrin izbe sokaklarına çarparak kaldırım taşlarında son bulsun ve bin fahişenin bir cenini yeşertemeyecek bereketsiz rahmine dolsun. Gözümden sızan her iyot, duygu yoksunu erkekliğinin künyesine hapsolsun...Bu son şiirdir sana, bu son serzeniş, bu son yakarış. Allah aşkına öldür gözlerimi. Öldür ki uçsuz bucaksız siyahlığım, mavisine aldandığım bütün sevdaların omuz çürüten tabutuna, milliyetsiz kalplerin ihtilal bayrağı ve mülteci sevilerin intihal kefeni olsun.

I

sen bilmezsin
bu şehir hep barut kokar geceleri
çünkü yokluğun saplanmıştır
gözlerini saplamadığın her yere
çünkü imgesizdir adına biriktiremediğim şiirler
çünkü köşe başları tutulmuştur
adını sen koyduğum eğreti bir yüreğin
şimdi git
git ki sözlerimi öldürdüğün her köşe başından
bir güvercin ıssızlığına havalansın
öyle boş bakma
gözlerinin demetinden bir tutam düş ayır bana
söyle / hepsi hepsi bir avuç kan pıhtısı değil mi?
haydi al alacağını / üstü kalsın

II

say ki uçurtma nedir bilmeyen bir göçebedir ellerim
say ki uzak ummanlara adanan davetsiz bir gemi sesiyim
say ki darağacında sallanan kahrolası zamanların kimsesiz salisesiyim
saydım / kal u beladan beri sensizim
şimdi git
ben senden gidemem, sana gelirim
koy beni tehir edilmiş bir düşün yazgısına.
ardına bile bakma.
korkma sevgili…
aşk yürümeyi bir kez öğrenmiş ayakların izinde gizlidir mutluluk,
savur postallarını hiç yazılmamış bir destanın bağrına.
haydi git
gider gibi yaparak götürdüğün umudun silsilesi
ve saçlarıma taktığın rüzgar gülü
bir de adını ben koyduğum aşk ağrılarım kalsın geriye
sensizliği demlediğim nakkaş semaverine
ve sor beni sensizliğe demlendiğim bulvarlara
hangi küllük taşıyabilir bağrında söndürdüğüm gözlerini
söyle hangi intihar benzer saçlarından atladığım uçuruma
“köhne bir musalla beklesin dursun
vuslatı ölüme süren bakışlarından
kül olup savrulmak yazılmış bana”

III

gelmediğin her rıhtıma gözlerimi gömdüm
palamarlarını bırakıp varlığına bağladığım gemilerin
gemicilerin hüzün türkülerini dinledim
ve adını hohladığım her camdan usul usul adımı sildim
düşlerinden kestim kangren olmuş korkularını
ölümdüm / öldüm / öldürdüm
aynalar boyu kadavra gözler büyüdüm
bir seni sindirmedim cesedimi sardığım düşlerime
bir seni yıkanmadım
çamur bulaşığı mahremiyetimden
sevdim
“senden bir şey eksiltmeden
sana çok şey bırakmaktı aşk, bildim”
şimdi git
şahmeran kanım sıçrasın nemli duvarlara
yakılmış kasabayım / külleri savruk
gidenlerin sorgusu olmaz / yıkık dökük kalanlara

IV

adını aşkıma azık ettiğim hayal ayinleri
işte şurada terini akıttığın izbe yatak
işte avuçlarım
üstünde seviştiğimiz eski halı
tırnaklarımı akladığın ve öpüşlerini sakladığın omuz
elim, ayağım, dünüm, bugünüm, ömrüm
sensiziz
acıyla çağıldayan bir fren sesi kadar korkak
yetimhane avlusunda düş uçuran çocuklar kadar kimsesiziz
şimdi git
dokunuşlarının yansıması kırmızı rugan ayakkabılar
alnımda bıraktığın beyaz kurdeleler
bir de varlığına giyindiğim bayramlık gülüşlerim kalsın geriye
şerefine içiyorum içinde ben olmayacak “newroz”larının
söyle geçmiş hep mi galip gelir geleceğe

V

bilmezsin istasyonlar da ağlar
raylarından kayıp giden serkeş bir trenin ardından
ve ben o vakitlerde bekleme salonları kadar azalırım
tüm özlemler gelir gözlerimde durur
şimendiferlerin çığlığına çoğalırım
köşe başı sevinçlere inmek isterken
hep sensizliğin son durağına sona kalırım
ateş döner başım
kulaklarımda uğuldar cehennem gülüşün
donakalırım
şimdi git
hepsi hepsi tenime bıraktığın şubat yanığı
dudaklarımda unuttuğun munzur kokusu
ayaklarımda ısıttığın dondurulmuş bir sevda değil mi?
çöz sana bağlanmış darmadağın gülüşlerimi
gider gibi yapma dudağımdan süzülen nisan yağmurlarından
bilmezsin yağmurlar da ağlar

Yalvarırım git…
Ben senden gidemem bildiğim tek yolsun…
Puslu bir göğe kaldırdım başımı, gidişine ağıtlanan her kahpe damla alnımdaki çizgilere dolsun. Tenimde, varlığınla zemherinin bağrına arsız açılıveren her yaralı kardelen, yokluğunda bir bir solsun. Nedamet mi, asla! Gözlerinde kamçıladığım her masumiyet, dudaklarından aldığım her ıslak sevinç ve imanımı teninle aldattığım, sevişerek ruhumu yaktığım her lahza kendini günahkâr sanan iblise, şehvet kakmalı bir kutu içerisinde en ahlaksız hediyem olsun.

şubatikibinon / a n k a r a

Şair Aysegulguncan
Kayıt Tarihi : 2.4.2010 02:40:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Mustafa Erol
    Mustafa Erol

    Farklı ve bambaşka bir şiir tarzınız var şair arkadaşım.Tebrik ediyor,başarılar diliyorum.
    Mustafa EROL

    Cevap Yaz
  • Hasan Büyükkara
    Hasan Büyükkara

    şikayet etme dostum..fenafil ismet makamı hiç o kadar kötü değildir doğrusu..

    :)

    Cevap Yaz
  • Hasan Büyükkara
    Hasan Büyükkara

    göğsümde hazin ayak izleri eski şubatların..

    olacak doğrusu...sevgili şükrü

    izler ve sesler...

    Cevap Yaz
  • Selçuk Bekâr
    Selçuk Bekâr

    Alluum Yâreppim :)))
    Yaw, hocam hocam...
    Sınavda tabii puan alamazsınız.
    Ama şâirler böyle türetmeler yapabilirler.
    Neyse yaw
    Diplomamı neyin iptal ettirme davası açacan.
    ------------------
    Olmaz yaw şâir hanım.
    Hemen değiştirin onu ya...
    Derde kaldık valla :))))

    Cevap Yaz
  • Selçuk Bekâr
    Selçuk Bekâr

    ''aşk yürümeyi bir kez öğrenmiş ayakların izinde gizlidir mutluluk''

    Taktın diyeceksiniz ama haklıyım.

    Atın aşk kelimesini, şimdi şâir boş boş ve uzun uzun, ''yürümeyi bir kez öğrenmiş ayakların izinde gizlidir aşk'' niye desin ki? Yürümeyi her öğrenenin ayak izinde ne arıyormuş aşk? Mutluluğu atın, aynı şey. Yürümeyi öğrenmek burada sıradan bir yürüme olarak alınırsa mısrayı istediğiniz hale sokun asıl o zaman anlamsız.

    Taş sürümek ne tür bir fiilse burada o türden ve 'aşk yürümek' diye bir fiil var.

    Selâm, saygı, muhabbet...

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (55)

Şair Aysegulguncan