(I)
Dört şubat ikibinonüç
Akrebin, yelkovanın kayıp oldugu bir vakit
İsimsiz düşlerimin dilsiz kahramanı
Yutkundu ve sustu usulca
Kaçmak istediğim de her adım onaydı
Sustugum da her söz ona
Her nefesimde kokusunu duyardım
Yalnızlığımın tek sırdaşıdıydı hayali
.../Öyle ihtiyacım var ki
Yanımda olmasına
Bana sarılmasına
Hiç konuşmadan
Saatlerce öylece..
Kucağında ağlayabilirim/...
Belki bir annenin
Şefkat eli değmedi saçıma
Bir babanın
Güvenli dizlerinde uyumadım
Başımı huzur içinde yaslayıp
Derdimi paylaşabileceğim
Bir omuz bulamadım
Bu yüzdendir
Ona bu denli sarılışım
Bu denli ihtiyaç duyuşum
O, benim bu hayatta karşıma çıkan
En güvenli
En şefkatli
En sevgi dolu limandı
Yalan olsa ne çıkar
Hayal olsa ne çıkar
Kendimi kandırsam ne çıkar
Sırtımı yaslayacağım bir aşkım var
.../İhtıraslı sevişmelerin değil
Masum öpüşlerin kahramanlarıydık biz.
Kirletmedik el değmemiş sevdamızı/...
O yüzdendir ki, hep güzel hatırlanır ve yaşanılasıdır.
Hasreti yüreği kadar büyük yar
(II)
Beş şubat ikibinonüç
Bilmiyorum ki
Kaç milyon saat geçti, ayrılığımızın üzerinden
Kendine benim gözlerimle bakabilseydin eğer
Anlardın sevdiğim..mutlaka anlardın
En çok geceleri çekersın
Ayrılığın sancısını..
Hasret sızlatır göz bebeklerini
Dilimizi kilitleyen
Sözcüklerin adı hasret değil mi?
Hasret değil mi bize
Ezberlenmesi imkansız türküleri söyleten
Kanamalı bır hasta gibi
İhtiyac duydugumuz serumun adı
Vuslat değil mi?
Şu gözlerimi; hiç kimse
Senin gibi ne ağlatabildi
Ne de güldürebildi.
../Gecem de bir SEN eksik
Susmuş sanki tum şarkılar
Sessizliğim seni söylüyor../
Ben körükledikçe
Sen söndürmeye çalıştın bu ateşi
Ne zaman yeşertmeye çalışsam
Toprağımı kuruttun
Öldürdün içimde ki filizleri
Gözlerin aydın olsun
(III)
Yedi şubat ikibinonüç
Saat vuslata beş kala
Bir buse kondururken
Gecenin gamzelerine
Alnından öpüyorum
Seni bana getiren düşleri.
Yerle yeksan olan
Yalnızlığımı avutup
Yıldızlardan dostlar
Alıyorum yanı başıma.
Seni düşünüyorum
Gülümsüyorum.
Daha sonra sarılıyorum sana
Ve uykunun ellerine teslim oluyorum.
İyi geceler ruhum
(IV)
Dokuz şubat ikibinonüç
Saymadığım zamanların ötesi
../Ağrının içinde ki göz/..
Bırakıp giderken seni
Karanlıkların ellerine
Bir veda busesi kondurdum leblerine.
Ey aydınlığı güneşe
Karanlığı zindana eş yâr!
Sesinin çığlığında boğdum gülüşlerimi.
Sevinçlerini kır çiçekleriyle süsledim
Yinede belli etmedim hüznlerimi.
Dört duvar
Bir de yüce ALLAH şahiddir
Senden başkasına değdirmedim bakışlarımı.
Hiç bir aşka uzanmadı ellerim
Gitsen de, kalsan da
Başka bir sevdanın yolunu gözlemedim
Ben sende bıraktım yüreğimi
Dinim gibi kutsal saydım emanetini.
../Şimdi gidiyorum yarın yine gelirim
Ağırlaşırken göz kapaklarım
sana iki kelime bırakıyorum
Seni Seviyorum/..
Dil-ruba
Düzenleme: 09 Şubat 2013 /15:50
Kayıt Tarihi : 9.2.2013 16:03:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Üç şubat ikibinonüç Günlerden pazar Saat; gece yarısına doğru yavaş yavaş ilerliyor. Derin bir sukut saklı bu akşamda. Beynimde düşünceler birbiriyle savaşıyor Acabalara teslim etmek istemiyorum değerlerimi. İnandığım şeyler uğruna çok şey kaybettim Ve biliyorum ki Bir kez daha kaybedersem Elimde kalan son umut ışığıda sönmüş olacak. İnsan beyni çok garip bir organ Bir anda olumluyu, olumsuza.. Olumsuzu da olumluya çevirebiliyor. Düşünce gücüne inananlardanım. Poazitif düşünmek istiyorum Çünkü korktuğumuz şeyleri Düşünceleriniz başımıza getirir. Önyargıları kırmak her ne kadar zor olsa da İmkansız değildir. İyi düşünelim, iyi şeyler hissedelim. Herşey çok güzel olsun.
Hatırlattı sadece.
Kutluyorum azize
TÜM YORUMLAR (3)