Kavlim mi tamlamasız adıl olup çıktı
Ben mi eksildim sözden ağızdan.
Bu bahar nasıl bahar
Asma yaprakları mevsime aldandı da
Haberim mi olmadı
Sardılar çardağı dört bir yanından
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Mustafa Bay şiirleri hep sağlam ve etkili. Başarılı kaleme saygı ve selamlarımla
Bazı şiirlere yorum yapmak gerçekten zordur. Bu şiirde benim için onlardan biri. Bir sona bir başa sarıp durdum...Kutluyorum Zeybek Hocam....Yüreğinize kaleminize sağlık...
Selam ve Saygımla...
Hangi adıllar bunlar…
Sen ve ben mi... Sanırım…
Sahibine, sahibisine kavuşamadı da hep dört duvar olarak mı anılır oldu ev’ler…
Oysa o evleri inşa edenler ne emekler bırakırlar, “o ev’lerin” birileri tarafından “Bizi Ev” diye sahiplenilmesi için…
Demek ki bir yanlış, bir korkak var bu akte sahip çıkamayan…
Göz, ağız, dil…
Hepsi birden ve bir anda susturulduğuna göre…
Soru sormayı bilmeyen ya da gelecek cevapları bildiğinden, uyanıklar şehrinin son ucuz kahramanıydı, konuşması beklenilen…
Sanki biri, belki de ikisi birden korkmakta… Felaket haberinin düşmesine akte…
Oysa o “yürümez” denilen sular, yürekten yüreğe kim bilir ne izler bırakarak aktı, vakti zamanında…
İşte yalanın en gerekli olduğu zamanlar gelir çatar ama ne mümkün “kendi yalanına” bile inanabilmek…
Dilerim; uzun ve kâbuslarla dolu bir uyku olarak kalır bu korkular…
Ele ele, göz göze gelmenin zamanını yaşatacakları günün heyecanıyla dökülsün takvim yaprakları…
Olsun… Böyle sevmelere olsun dualar…
Nicelerine inşaAllah…
Her daim;
Sevgim, saygım ve fiddareyn saadetler duamla…
Şiir iki bölümden oluşuyor sanki..
Biri biterken, diğeri başlıyor..
..Nasıl ki insan aşk ile sarıp sarmalar, aşk ile damarlarında kanı dolaşır ya.. O günler geride kalmış sanki..yürümüyor..yollar ayrılmaya durmuş..izler kaybolmuş..
Geçen yılların hatrına söylenmiyor yine de..
İç geçirmelere bile..
Finalde ise, suyu yürütecek, önünü açacak olana sesleniyor..Sevdiğini bildiği halde sanki yine de emin olmak , duymak istiyor..Olmadı, gözler zaten ele verir insanı..Nasıl olsa anlarım diyor..
Kaleminize sağlık Zeybek Hocam..Bu şiire rast geldim hiç okumamışım bugüne kadar..
Çok güzel derinlemesine bir şiir..Yorumlamada bir hata, bir kusur varsa affınıza sığınırım..
Saygı ve sevgilerimle..
İlham veren bir şiir okudum teşekkürler selam ve dualarımla
neden şiir kendi adımlarına tabidir...yol bir iz midir ki...şaşar bazen kalemi...ne değişir...ne de değiştirir zamanı...en çok zaman da ölür şiir...sonra yavaşça Sıbgatullah merhalesine kurulur...beyazdır çoğu zaman derken ... yeşile durur...ne mekan ötesidir...ne zaman sonrası...sadece arınmıştır...şimdi kim söyleyebilir bana...ey sevgili şiirde miyim hala...sevgilerimle
'Su Yürüyemezse...'
Kavlim mi tamlamasız adıl olup çıktı
Ben mi eksildim sözden ağızdan.
şiir kendi adımlarına tabidir...sevgilerimle
Gönlün sonbaharı en hüzünlü sonbahar......kutluyorum anlamlı, güzel şiirinizi tüm yüreğimle ve tam puanımla..........Saniye Sarsılmaz
tebrikler sayın hocam gönlünüze sağlık
Kaçırma sen bari gözlerini
Ben anlarım…
Keşke hep gözlerle anlaşabilsek ozaman bağırmalara gerek kalmaz. Tebrikler hocam güzel bir çalışma.
Bu şiir ile ilgili 110 tane yorum bulunmakta