Sensizliğin tabutuna sondan bir önceki çiviyi de çakmak üzereyim Su. Şu sıcak gecenin kapladığı badenim, nemrutun heykellerine adanmış kurban gibi cansız nefes almakta. Ciğerler sakin sakin inip kalkmakta iken, yürekte bir telaş… Vücudum göze alamıyor kalkıp da pencereden, karşı köyden tüten dumanın kıvrımlarına bakmaya. Boynumda muhteşem bir ağrı, binmişimde bir deli ata, zıplatıp ta durur gibi. Fırat nehrinin yatakları gibi damarlarım, kıvrımlaştıkça kıvrımlaşıyor, aşındıkça aşınıyor, kan içime taşmakta Su. Yıkılmış eski bir birahanenin yıkıntıları arasında bir tuğla parçasının içinden geçen rüzgar gibiyim Su. Özgürce esiyorum ama pis kokulara bulanmışım. Arınmalıyım çağlayan berrak bir suda.
Ah Su ah..! Parmaklarım arasında olsa bir saç teli. Rengi de altın rengi olsa. Fazlada uzun olmasa. Işıl ışıl olacak, kıvrımları olmayacak. Küçük bi burnu olacak sahibinin, küçük bi de yüzü. Dudakları olacak Su, şeker gibi yenilesi. İnce fikir içine gizlenmiş büyüleyici vücudu olacak, şiir yazar gibi. Gözleri olacak akıcı şiirin ahengi gibi. Bir saç teli olacaktı parmaklarım arasında Su; inci dizer gibi sıra sıra. Leylak bahçelerinden esen rüzgara tutardım, dalgalansın diye. Bir özlem türküsü tuttururdum, çağlara yankılansın diye. Ah Su! veyahut yüzünde dalgalanan bir saç teli olsam. Ara sıra burnuna dokunsam, ceylan gözlerine perde olsam. Parmakların arasına alırdın beni, tuttururdun ince bir toka. Kalırım günlerce, toz toprağa bulanana kadar. Belki yıkardın beni Su, okşayarak en güzel sabununla. Nasiplenirdim teninin kokusundan, mis kokusundan.
Yılkı yılkı kuş sürüsü olsan tünesen dallarıma diyorum Su. Ama olmuyor. Mevsim göç mevsimi değil. Uçamazsın bu kenttin üzerinden. Susayınca gelemezsin, bahçemdeki serin suların havaya savrulduğu şadırvana. Sen düz ovaların kuşusun Su. Otlakların engebesiz olan yerlerindensin.Kışın uğramadığı, maviliklerin, yeşilliklerin hüküm sürdüğü kentlerin kuşusun sen. Uçamazsın, bu kent dağlıktır borandır. Kahverengiyle boyanmıştır bu kent. Hani göç mevsimi de değildir ya, yamaçlarından da mı uçamazsın bu kentin Su?
çatı katındaki odanın
kuytu bir köşesinde
kumaşındaki eski yağmurların
hüzünlü kokusuyla
Sevgili arkadaşım yüregine saglık.Yeni şiirlerinizi bekliyoruz.
Yılkı yılkı kuş sürüsü olsan tünesen dallarıma diyorum Su. Ama olmuyor. Mevsim göç mevsimi değil. Uçamazsın bu kenttin üzerinden. Susayınca gelemezsin, bahçemdeki serin suların havaya savrulduğu şadırvana. Sen düz ovaların kuşusun
kalitenizi kutluyorum...çok güzel bir denemeydi... tekrar tekrar okumak geliyor içimden...........
Su. Otlakların engebesiz olan yerlerindensin.Kışın uğramadığı, maviliklerin, yeşilliklerin hüküm sürdüğü kentlerin kuşusun sen. Uçamazsın, bu kent dağlıktır borandır. Kahverengiyle boyanmıştır bu kent. Hani göç mevsimi de değildir ya, yamaçlarından da mı uçamazsın bu kentin Su?
göç mevsimi de değildir ya, yamaçlarından da mı uçamazsın bu kentin Su?....
COK GÜZEL OLMUS
Bu şiir ile ilgili 3 tane yorum bulunmakta