Şehrin batı yakasını yürüdüm...
İki mahalle çocuğu tarafından ilgiyle karşılandım. Biri "Siz turist misiniz" diye sordu, o denli yabancıydım demek -"hayır, öyle mi... öyle bir halim mi var" diye yanıtladım bir çırpıda kaçar gibi... İkincisi de "Nereyi aradınız" diye sorunca eski bir binanın önündeyken, "bakıyorum işte" dedim 'öyle' sadece. "Eski mahalleye mi" dedi, "eski mi? ne kadar eski? " diye soruverdim. "O.. ooo! çoook! Büyük babamın babası tarafından 900 sene evvel kurulmuş bu mahalle! " dedi sırıtarak. Mahallenin köşesindeki bakkal amca'sına bakarak "biraz abarttım ama olsun" diye pekiştirdi sırıtışını. Çocuğun bu beklenmedik yakınlığı ve hazır cevaplılığı bakkal amcanın onu fırçalamasına sebep olacaktı ki az kalsın, bakkal bi bana bi ona bakıp "sen nasıl bir çocuk oldun" der demez vınn! kayboldu hemen.
"Sen nasıl bir çocuk oldun? "
Yüzümde beliren gülümsemeye - ama tedirgin- engel olamamıştım işte... "Ben nasıl bir çocuk oldum? " bütün ciddiyetimi bozmuştu bu soru. Ne kadar da çabuk gevşeyiveriyorum onların karşısında. Neden böyleyim? İlgi, alaka, sıcak bi yakınlık görünce hemen yılışıveriyorum. Hiç hoşuma gitmiyor bu halim. Ben de hemen vınn - uzaklaşıyorum...
Andıkça
Ne zaman seni düşünsem içim ürperir,