Taliesin aşağıdaki şekilleri kendisine ilham erenin rehberliğinde çizmiştir: “Yoktan yarattı dünyaların Yaratıcısı dört elementi; ahenkle birleştirmiş tüm yaratılanlar için temel bir neden ve kök malzeme olsun diye…”[Monmouth’lu Geoffrey, Vita Merlini]
Deneyimleyebileceğimiz en güzel şey gizemli olandır. Tüm gerçek sanatın ve bilimin kaynağıdır. Duygunun kendisine yabancı olan kimse, artık hayret ve huşu içinde durmayan kimse ölmüş sayılabilir; gözleri kapalıdır. Yaşamın gizemini anlama arzusu, korkuyla eşlenmiş bile olsa, dinin doğuşuna neden olmuştur. İçine giremeyeceğimiz ve kendini, yetersiz duyularımızın sadece en ilkel şekillerde algılayabileceği en yüce bilgelik ve güzellik olarak ortaya koyan bir şeyin gerçekten var olduğunu bilmek… işte bu bilgi, bu his gerçek dindarlığın merkezindedir. Albert Einstein, PERİLİ DAĞ Bölüm dört” (Merlin Kral Arthur’un Büyücüsünün Gizli 21 Dersi, Douglas Monroe)
Modern çağ mitolojilerinde, İlk Çağ kadar uzaktı ejdarha. Ve şehir-devlet, Iago’nun Maab’den daha kötü ve sinsilikte ise berbatusta olduğu kadar… (akın)
A.
Michelangelo'nun yaratılış'ındaki
parmak uzatan
insan adam,
o ışını ilk alırken Tanrı parmağından
kadın nerede doğmuş
idi önceden
Çarpışıyor Maab kavruk kayalıklar üstünde;
tek sevmediği kendisiyse
dünyaya karşı,
fani bir sevdiği varmış
ölmüş gitmiş...
ailesi mi Cengiz’in?
Ne için durmamak,
ne için kudurmak Ve sarnıç su sağan,
enkazların enerji sıkıştığı yerde:
Eski öğretilerin kesişim noktası
şu üstünde durduğumuz
Unutulmak olarak
kesildi hınzır olmayan cezası.
B.
Anaç ama Alınarak açığa
kükreyerek açılan ağız
içine alır, ve meşe ormanıkökü salı gök yeren öfkesi
bir ejderha gibi duman;
ateş besili,
körük belki hınzır olan,
ancak bir köprüdeyiz
Ayakları olmayan
uçan çizgi film canlıları
kendi mi gider gaiplerde, açıklığa doğru;
yukarıdan aşağı,
ucu dumanlı yerleşke köprü ayakları
ve uçabilen soluyanlar bacaksız...
Susmak için
erken olan bir zamanın
tekdüze nefesi şu hep, inadına;
panjurlar ve saloon kapıları
El Dorado.
Kimi soracağız düne?
C.
Tek ya da bir,
bir başınalık veya yalnızlık
Ya da eller
ile bırakmakla bırakmamak arasındaki
dolambaçlı, yol o
konuşup da durduğumuz
göksel huzrun bulut tabakasında.
'Peki,
her zaman olacak mı? '
dediğin gitmiş mi?
Yoksa hiçbir zaman varamayan
sarsa saklı
Zararsız bir tür tok kaybetmişliğin
toy ama gaiplere
yelken açışı gibi
bugün sanki kilise
ve İster gir kulübeye
ister isen istavroz harici,
her ne bulacak isen
ayırarak bir ya da birkaçını içinden
neler bıraktığını bulmalısın
eski öğretilerde
D
“Senin bu dediklerinde
çıkacağın pek yol yok”
diyen 1908’e dek bir Meşrutiyet yürüyeni, Çarlık sarsıntısı,
bir tür fes
yorgun gaip yollar,
tozlu bulutlar altından;
ve bu esans
üstünde yolculuk ediyor zamanın taş salının:
Göremeyebilir
dünyada yaşayan dünyayı
dünyada yaşayan kendisi,
uzaydan bakıldığında
açıklanamayışındaki gibi
yeryüzündeki sarf bilinçaltı yaşayana:
“Düşünceler bizim, olaylar hariç.”(1)
“DOĞRUYU SÖYLEMEK DEGiL,
ANLATMAK GÜÇTÜR.” (2)
Her şey bir değerdir;
kendi değerindedir! !
Ama Kişilikle karakterin bir olduğu
noktadan sesleniyor
uğuldayan rüzgar ve dişilik
Cam göz tüccarı
gemileri kullanmak zorunda
ha, Bu karmaşada;
Klişe prangaların savruluşu olacak! !
Yüzgeçi olsa uçardı,
kanadı olsa konardı
Ve penguendi
her ikisi de olsa;
dalardı sürecinde,
denizinde ise yüzerdi…
Karla buzun alacasında devşirilen ateş
varsan yoksun, yoksan var!
Hepsi sevgi üzerine kuruldu.
E
Of the perfect sinews, Bedwyr Bedyrdant,
haa uzadın mı,
en yüksek ağaç yükseLTİSİ kadar;
boyun göğe erdimi?
herkes soğuduğunda, en çok mu ısındın,
kastedilmişliği gibi…
Cai Hir ki Caer Gai, Kay the tall;
haşa, Karlar Kraliçesi’ndeki Kai olabilir mi,
uzun cüce Frikkk’in
de Odin eşi Frig olduğu gibi?
Espanus Vitsene Heratus. (3)
karmaşalar arasından
Yürüyerek Geldi,
eşzamanlı ve sonradan pelteleşecek
gölden Merlyn
ada yerine;
Rüyasında ise,
bir kayığın sürüklediği…
Avalon’da çiçekler büyümüş
mevsimler değişmişti.
“Mathowyn’nin Sihirli Asası’nın
koruda nerede büyüdüğünü
bilen pek az kişi vardır. Mabinogion”
derlerdi, o zor şeyi öğrendiği sıralarda:
“”GERÇEK KEŞİF YOLCULUĞU,”
demişti bir keresinde Merlyn,
“YENİ YERLER ARAMAKTA DEĞİL,
YENİ GÖZLERE SAHİP OLMAKTA YATAR.””
Bu yazı
Mavi Taş’ta yazardı,
onu arıyor;
altıncı yüzyıl mezartaşında yazardı:
“Bedd Ann ap lleian ymnewais fynydd
lluagor llew Ymrais
Prif ddewin Merdin Embrais.”*
Ama savaşın içinden
savaş kırması gerekecek daha,
Maab’i yenmesi bile
ona bir şey getirmeyecek …
Savaş tanrısı denen
savaşın tanrısı değil;
buna aitlik anlamındaysa, mücadelesi kendi.
“A ELFYNTODD DWYR SINDDYN DUW
CERRIG FFERLLURIG NWYNOS SYRIAETH
ECH SAFFAER TU
FEWR ECHLYN MOR NECROMBOR LLUN”
Fakat i.Ö. 2000. yy
ilk demlerinden,
Şu, ne demekte!
papirüsteki “Münzevinin Ruhuyla Sohbeti”…
HAYDİ DAGOOOONey,
karla YAR BUZU
kimseyi
en ufak
incitme
ÇİFT YÜZLÜ KAR BALTANLA;
kar yağdıracak,
bir bengal kaplanının sersemce gezginsi
ortalıklarda! ...
HAYDİ BORZS
ATINI SÜR KATRAN MADENİNE
VE AVUÇLA BORSU;
AÇ AĞZINI. TIKA BASA! ...
Doğa uyandı,
gözünü kapadı.
Aç onun gözlerini Dagonet.
F
Tozlaşmamak da elindeydi
Hatta herkes bırakıp gitse
Eğer korumuş olabilseydi
içinde bir toz zerre.
Noktasızlık gibi
hiçbir çeşit noktanın olmayışı.
Maddi sonuçlarıyla unutulmak başlangıcı
değil Çekilip gidilmek,
kalbinin sonuna gelmek,
tozlar gibi buhar;
değil olabilirmiş gibi kötülüğünden yüreğin
ama tek bir duygu kıpırtısı
gösterememek
gerecek olmamak
son sağanağın ardından
akın akça
Yang ve Yin her şeyde mevcuttur. Ayrılamazlar, ahlakça iyi veya kötü olarak yargılanamazlar. Sürekli ilişki içinde birlikte işlev göstererek bir biri bir öteki üstünlük kazanır. Erkekte üstün olan yang, kadında da yin’dir fakat ikisi de iki cinste bulunur. Karşılıklı ilişkileri “on bir şey”in evrenidir. Tao TeÇing’in devamında şunları okuyoruz:
Köken olarak bu ikisi aynıdır, adları başka olsa da;
Kaynağa Büyük Giz adını veriyoruz:
Ve bu Gizden daha karanlık Gizler bütün gizli özlerin
kapısıdır. (Doğu Mitolojisi Tanrının Maskeleri Joseph Campbell)
Nilüfer Taraçası’na ulaşıp çıktığında,Daha çocuk yaştaydı Nibula Ve öğretti ona hayatNeden bu ismi alacak olduğunu anlamlıca. Neden anlamların anlamsız olabilir olduğunuVe belki geçen zamanın niye verildiğini kullanılmaya ve varedildiğini … (akın)
Akın AkçaKayıt Tarihi : 7.10.2007 14:50:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
- Bereket adalı Gökçeadalı Poseidon Kayserili İngiliz Abdullah’a karşı, hey Allahım; kim nereyi ne için koruyor ne için korumuyor şaşırırsın…Katpadukalı Lewis Carroll nerelerde, salsın Alice’yi kedigillerde? Döndür saçlarını Poseidon, döndür; döndür de herkes görsün dalgalarını! ! ... (Çünkü Hawking’in “keep talking” mesajını deyip bir de ardından susması kadar manidar Maab’in the “you’re destroying old ways” demesi. Ve düşünürsek bunu zamanın içinde, çağımızda, cinsiyetin genetiğinin değiştiğini kabul etmiş oluruz tüm dünya tarihi boyunca –mesela Miranda Richardson’un ruhunda. Gözümüzü olaylara hepten dikmeliyiz.) akın HİKAYESİ VE VEYA AÇIKLAMALAR Şiir içindeki ÇİFT TIRNAK İÇİNDEKİLER “MERLYN KRAL ARTHUR BÜYÜCÜSÜ’NÜN GİZLİ 21 DERSİ, DOUGLAS MONROE” KİTABINDAN, S.123-133 CİV. Yukarıda ve aşağıda, sonunda (akın) olmayan kısa pasajlar alıntılar başlarken. - Yukarıda bahsi geçen “Münzevinin Ruhuyla Sohbeti” melankolisi: Ah, benim adımdan nefret ediliyor, Ah, yaz gününde hava sıcakken Kokan kuşlardan fazla. Ah, benim adımdan nefret ediliyor, Ah, bataklıklarda avlanan Balıkçıların kokusundan fazla. Ah, benim adımdan nefret ediliyor, Ah, kocasına hakkında yalan söylenen Kadından fazla. Şimdi kimle konuşabilirim? Kardeşler kötü, Bugünün arkadaşları sevgi bilmiyor. Şimdi kimle konuşabilirim? Kibar insanlar yok oldu; Her yerde kaba yüzlüler var. Şimdi kimle konuşabilirim? Bezginlikle yıldım, İnanç sahibi tek arkadaşım yok. Şimdi kimle konuşabilirim? Ülkeyi kasıp kavuruyor; Sonu da yok. Bugün karşıma çıkan ölüm: Hasta birinin iyilşmesi gibi, Hastalıktan sonra bahçeye çıkmak gibi. Bugün karşıma çıkan ölüm: Mürrüsafi otunun güzel kokusu gibi, İyi bir rüzgarda yelken altında olmak gibi. Bugün karşıma çıkan ölüm: Bir çayın yatağı gibi, Bir adamın savaş kadırgasından evine dönüşü gibi. Bugün karşıma çıkan ölüm: Bir adamın nicedir özlediği evi gibi, Yıllar süren esirlikten sonra. Ötede olan kişi* Yaşayan tanrı gibi suçluyu yakalayacak, Kötülere cezasını verecek. Ötede olan kişi, Gök teknesinde dikilip, Tapınaklara en seçkin kurbanları verdirtecek. Ötede olan kişi Re’ye dua etmekten söz ettiğinde Reddedilmeyen bilge olacak. M.Ö. 2000 başlarından kalma papirüsteki bir yazı *ötede olan kişi: mutsuz kişinin kendisi Ka’sı, Re gemisinde Ba’sıyla birleşmiş olacak. Ka ve Ba için bkz. Sayfa 101-102. - ARAŞTIRIRKEN NOT ETMİŞ OLDUĞUM BAZI OKUMALAR: cai hir: Cai Hir, Lord of Caer Gai (born c.468) (Latin-Caius, English-Kay) The eldest son of Cynyr Ceinfarfog, Lord of Caer Goch, Cai, is frequently alluded to as being a very tall man, as shown by his epithet, the Tall. He appears in the Mabinogion tale of 'Culhwch and Olwen' as the foremost warrior at the Court of the High-King Arthur and legend says they grew up together as foster-brothers. Cai apparently had mystical powers and was called one of the 'Three Enchanter Knights of Britain' for 'nine nights and nine days his breath lasted under water, nine nights and nine days would he be without sleep. A wound from Cai's sword no physician might heal. When it pleased him, he would be as tall as the tallest tree in the forest. When the rain was heaviest, whatever he held in his hand would be dry for a handbreadth before and behind, because of the greatness of his heat, and, when his companions were coldest, he would be as fuel for them to light a fire'. In the Mabinogion, Cai was the constant companion of Bedwyr Bedrydant (of the Perfect Sinews) and a slayer of giants, presumably because of his height. However, he fell out with King Arthur, who poked fun at his feats of bravery, and the stubbornness, that became the bad-nature of the Sir Kay of later Arthurian romance, here shows through. Cai appears in the ancient Welsh poem, Pa Gur, as the main participant in the Battle of Tryfrwyd fought against a foe named Garwlwyd. It's location is highly controversial. He is also found in the Dream of Rhonabwy and the Life of St.Cadog and was one of the warriors who helped rescue Queen Gwenhwyfar from the clutches of King Melwas of Glastening, as depicted on the Modena Archivolt. Geoffrey of Monmouth implies Cai was King Arthur's steward and also makes him Count of Anjou. Here too he is a slayer of giants and an important participant in the Roman Wars. Despite his late literary gloss, Cai appears to have been a real person who made his home at Caer-Gynyr near Bala in Penllyn which he renamed as Caer-Gai in the early 6th century. Breton legend associates Cai with St. Ké: In later life, Cai was revered as a holyman and became known as Cai Gwyn (the Holy) . He left the service of King Arthur and was elected a Bishop of Ynys Witrin (Glastonbury) . He only returned to court at the time of Prince Medrod's rebellion to try and intercede between him and his uncle, the King. Cai's efforts were unsuccessful, though he did manage to persuade Queen Gwenhwyfar to retire from the World and enter a monastery. Cai soon left public life, however, in favour of becoming a hermit in Cerniw. It was revealed to him in a dream that he should build a chapel where his trusty bell first sounded. This occurred at Ros Ynys (Roseland) and here Cai settled. His life was, however, not as peaceful as he had hoped, for he was continually persecuted by the local King, Teudar. Cai once hid a mighty stag which Teudar was hunting in Ros Ynys. When the King took away the saint's oxen in revenge, Cai used deer instead! Later, Cai fled to Brittany from Landegu (Old Kea) and established a monastery at Cleder. Cai died at Cainum (Chinon) and was buried at Cleder where his shrine was housed for many centuries (though the Welsh claim he rests near Lligwy on Ynys Mon (Anglesey)) . http://www.britannia.com/bios/ebk/caihcg.html Bedivere .............................................................. Sir Bedivere was known to the Welsh as Bedwyr Bedrydant or 'of the Perfect Sinews' and was therefore, presumably, a very muscular man. Along with Sir Kay or Cai Hir (the Tall) , he is one of the most ancient warriors associated with King Arthur. He appears in the Mabinogion tale of 'Culhwch and Olwen' as the handsomest warrior who ever was at Arthur's Court, 'and although he was one-handed no three warriors drew blood in the same field faster than he'. In the Life of St. Cadog, he was one of Arthur's entourage sent to pursue King Gwynllyw of Gwynllwg after he had abducted St. Gwladys from her father's court in Brycheiniog. Bedwyr is also recorded in the Black Book of Carmarthen as having fought at the unlocated Battle of Tryfrwyd: 'By the hundred they fell before Bedwyr Bedrydant' for 'Furious was his nature with shield and sword'. Geoffrey of Monmouth named him as Arthur's head butler and Duke of Normandy. He fought the giant of Mont St. Michel and was highly active in the King's continental campaigns, during which he may have been killed. Later literary tradition, particularly voiced by Sir Thomas Malory, makes him Sir Bedivere, the knight who returned Excalibur to the Lady of the Lake after the Battle of Camlann. His brother was named as Sir Lucan. Bedwyr's early appearance in Arthurian tradition suggests he may well have been a real person. Little is known of his family. He had a daughter named Enefog and a son, Amren. His father was Bedrawt. Bedwyr's Well, the Ffynnon Fedwyr could once be seen in Northern Gwynllwg, and Welsh tradition says he was buried at Alld Tryvan, which would appear to be Din-Dryfan (Dunraven Castle, Morgannwg) . Due to Bedwyr's particular association, therefore, with the kingdoms of Morgannwg and Gwynllwg, it is likely that he was a member of the Royal House of Finddu. His recorded father, 'Bedrawt' or Pedrod may have been Prince Pedr son of King Glywys Cernyw of Glywysing. Sources .............. Peter C. Bartrum (1993) A Welsh Classical Dictionary. Ronan Coghlan (1991) The Encyclopaedia of Arthurian Legends. Phyllis Ann Karr (1997) The Arthurian Companion. Thomas Malory (1485) Le Morte D'Arthur. Geoffrey of Monmouth (1136) The History of the Kings of Britain. Return to Arthurian Biographies Page Şiirde birik yer için buralara göz gezdirmiştim Queen Mab -http://www.youtube.com/watch? v=VjPm1wtQSCM - *[Çevirisi: Newais Dağı’nda rahibenin oğlunun mezarı: Savaş Tanrısı, Llew Embrais, Baş Büyücü, Myrddin Emrys.] (1) shakespeare, hamlet (2) Cenap Şehabettin - Özel olarak yaptığım yukardaki playeri küçük bulanlar bu adrese gidebilir doğrdan: http://cii.blogcu.com/4327077/ . içindeki videolar ikisi hariç aynı film hep, ama o ikisi de konu bütünlüyor. Video profilimde de var. Filmi görmek isteyenler hallmark’ın sam neill’li, sanırım 98 yapımıydı, merlin’ini alsınlar. Dagonet içinse, son clive owen’lı kral Arthur filmi konuyu kısaca anlatayım: açıklayayım biraz. merlinle mabin mücadelesi. merlin in sevdiği kadın nimue de aralarda geçiyor. kraliçe mab in yamağı uzun cüce frikk ise kılıktan kılığa giriyor. mabin yanında tüm filmde ama filmin sonunda mabi tumden terkediyor hepsi ve unutulan mab kayboluyor. sonra frik merline nimuenin kapatıldığı mağrayı gösteriyor -ki mab kapamıştı- inanılmaz ama 40 yıllık dostlarmış gibi bir araya geliyorlar frikle merlin. sonra merlin sevdiğiyle kendine son bir sihir yapıyor ve bir hayat daha veriyor. artık ölümlü olacklardır ama birlikte hayat boyu yaşayacaklardır önceden birini sevöiş olan mab onun fani olması sebebiyle ölümünü görmüştür. (Film boyunca tek iyi sözü sanırım “youre destroying the old ways” deyişi mabin. Ancak bunda haklı mı, kuşku götürür biraz. Hep çevresindekileri küçümseyip hor görenler kötü davranıp itip kakanlar zamanını boşa geçirir, kötüsü bunun karşılığını alıyor.) (Filmin başında, ilginç bir tesadüfle bu videoyu yapınca gördüm ki film küçük kızla açılıyor sonra gene onla kapanıyor. Ve filmin başından onun odasına girip sihirle onu güzelleştiren frik, filmlerin sonlarına doğru da kilit rol oynuyor ve merline sevdiğinin yerini söylüyor. Çok ilginçtir ki frik mabin değer vermediği yardımcısıdır ama büyük rollerde. Ve bununla ister istemez bir mantık kurdum. Bugünkü dünyada türkiyeye reva görülen tavırları düşündüm bir an…) bu da şunu anlatıyor sanırım. ne kadar yaşadığın değil mutlu yaşayıp yaşamadıgın önemli düşünüyorum da. etrafını üzmekle vakit geçirenlere yazık. hiçbir şeyin farkında değiller Martin Short’un da uzun cüce olması ayrı bir tesadüf olmalı..
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!