Su Kenarında Bir Akşamüstü (Düz Yazı)

Naime Erlaçin
955

ŞİİR


43

TAKİPÇİ

Su Kenarında Bir Akşamüstü (Düz Yazı)

“…..yazdıklarınızı göndermek istemiyorsunuz bana öyle mi? İnanmıyorsunuz bana öyleyse. Kafamda yarattığım kadını sarsar mı sandınız? ...”*

Franz Kafka’nın yukarıdaki sözlerini okuduğumda kafam bir hayli karışmıştı. Üzerinde dakikalarca düşündüm. Öylesine düşündüm ki, uzunca bir süre başka bir konuya yoğunlaşamadım.

Her yazar veya yazı üreten kişinin hayalinde az da olsa Kafka veya O’nun ayarında bir yazara benzemek yatar. Çoğumuz aralıksız yazarak bu hayale ulaşmaya çalışırız. Benim büyük hayalim ise farklı bir Milena olabilmekti. Çok sayıda kişinin yazılarını gönderdiği bir Milena’dan söz ediyorum. Ne demek istediğimi biraz açmam lazım sanırım.

“Mektuplar” ın adresini bulmasına pek de aldırmayarak sürekli yazıyordum. Yolladıklarımın yanıtlanması çok önemli değildi. Ben yazdıkça nasıl olsa bir yerlerde yankılanıyordu onlar. Zamanla kişilerin aslında birer “kuyu” olduğunu fark ettim. Bu kuyular oldukça tuhaftı doğrusu. Ancak ses verdiğimde onlardan ses alabiliyordum. Oysa ben bir kuyu olup sessizce beklediğimde, bana ulaşan sesleri – birkaç istisna dışında – genellikle doyurucu bulmuyordum.

Cılız seslerdi bunlar. Halbuki gerçek bir Milena olsaydım, güzel sesler duyabilir ve sonuçta daha güzel sesler yankılayabilirdim. Görüşlerini, düşünce ve duygularını yazabilirlerdi pekala. Ürünlerini gönderebilirlerdi. İyi bir dinleyici olduğumu biliyordum. Yanıtlamayı da seviyordum. O halde sorun neydi? Kafka’nın da işaret ettiği gibi; belki inanmıyorlar ya da büyük olasılıkla seslenmekten korkuyorlardı. Beynimde yarattığım hayalleri yıkmaktan mı çekiniyorlardı? Öyle idiyse eğer, neden ilk sesi ben veriyordum daima? Bir hayal yaratmış olmayı önemsemiyor muydum, yoksa abartılı bir şımarıklık ve özgüvenle verdiğim sese fazlaca mı güveniyordum? Ancak bu sorular ikinci derecede önemliydi. Asıl sorun benim gerçek bir “kuyu”, yani Milena olamayışımdı. Bu ise beni fazlasıyla üzüyordu.

Bu düşümden vazgeçmem gerekiyor artık. Fazla sayıda seçeneğim olmadığına göre ilk sesi vermeyi sürdürmeliyim. Bunun dışında yapacak çok az şey var.

Sanırım bütün mektuplar Milena’ ya yazıldı ve bitti! Bana sadece yazmak kalıyor.

Son seçeneği ise kendimde saklı tutuyorum.
O da hiç yazmamak!
……………..

(*) Franz Kafka: “Milena’ya Mektuplar”

(06 Temmuz 2003) - 'Gençler İçin Denemeler' dosyasından...

Naime Erlaçin
Kayıt Tarihi : 7.7.2003 12:38:00
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Şirin Aksu
    Şirin Aksu

    Son seçeneği hep kendinizde saklı tutun bence de ve lütfen beklediğinizin gerçekte ne olduğunu bulmaya çalışın.Çalışın ki,size ses verenler(verdiğini sananlar mı demeliyim yoksa)sonunda kırılıp umutsuzluğunuzdan ses vermekten vazgeçmesinler.

    Cevap Yaz
  • Abir Zaki
    Abir Zaki

    Kafka regarded Milena as an audience he NEVER HAD!! Instead writing to himself, he wrote to Milena to give the outside world THE PERMISSION to see his inside.....Naime , never stop , never cease, keeeeeeeeeeeeeep writing.........

    Cevap Yaz
  • Oğuzkan Bölükbaşı
    Oğuzkan Bölükbaşı

    :))))))))))))))))))))))))))))

    Cevap Yaz
  • Bir Mim Kemal Ertuğrul
    Bir Mim Kemal Ertuğrul

    Evet size sadece yazmak kalıyor ve ben de katılıyorum bu uğraşa kendimce..;KENDİME SIKILMIŞ BİRKAÇ EL MEKTUPLARıma devam ediyorum,kuyulara ses veriyorum,konuşuyorlar benimle..
    Tebrikler,teşekkürler
    Sevgiler
    Mim Kemal Ertuğrul

    Cevap Yaz
  • Nuri Can
    Nuri Can

    Geceye küsünce yıldızlar, hüzne çekilirmiş mavi gözlü milena aşkın ve acının konağına. ilenirmiş
    esip geçen rüzgarlara ve.....
    Yaprağı dal yazar, dalı çiçek, çiçeği umut, umudu sevda, sevdayı ve hüznü siz yazıyorsunuz en çokta yazmak yakışıyor size, özlemin sevdanın inceliğini. Daha nice nice yazmalara.... selam ve sevgiyle Nuri CAN

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (5)

Naime Erlaçin