Bir Stradivarius’un tellerine dokunuyor incecik parmaklı elleriyle, tabiat sesli bir kadın.
Zîlan Şelalesi’ni andırıyor yelelerine lale, sümbül, süsen, nergis takılı saçları.
Ve sanki bütün yaşamı üst dudağının kenarındaki iki bene kodlanmış gibi,
yüzüne gizem katan benleriyle, Stradivarius’un tellerindeki tınılara eşlik etmeye başlayınca
yabancı bir dilden bir türküyü seslendirerek, tüm canlılarda kocaman hayretler oluşuyordu
ve dünyanın da düzeni değişiyordu böylece...
Ben ise gündüz ve gece, yüzüm avuçlarımın arasında o sesi düşünmekteyim...
Bu yağmur... bu yağmur... bu kıldan ince
Nefesten yumuşak yağan bu yağmur...
Bu yağmur... bu yağmur... bir gün dinince.
Aynalar yüzümü tanımaz olur.
Bu yağmur kanımı boğan bir iplik
Devamını Oku
Nefesten yumuşak yağan bu yağmur...
Bu yağmur... bu yağmur... bir gün dinince.
Aynalar yüzümü tanımaz olur.
Bu yağmur kanımı boğan bir iplik



