Stokholm Sendromu Şiiri - Söğüt Gölgesi

Söğüt Gölgesi
56

ŞİİR


2

TAKİPÇİ

Stokholm Sendromu

Nedense,
seni görebilmek ihtimalim ağır basar hep
seni görmemeli olduğumun zorunluluğundan
Buna sebepse
kendimi kandırmaya çalışsam bile,
yüreğimin beni hiç kandırmaması...
Gözlerime azacık rahatlık gelmiş
seni nihayet gördüğüm günden,
hiç olmazsa tek bir kere tutabilsem ellerinden,
sıkılan yumruklarımın düğümü açılırdı,
çatılan kaşlarımın düğümü açılmasa da...

***

Karşımda güç pilleleri koyduğum günden beri
bu boz ülke, bu boş kitle öyle sıkıyor ki beni...
Güruhun kendisinin layık olduğu kadarından
layık olmadığımızı da hazmediyoruz bir şekilde.
Zamanla da değişmezmiş habis kitlenin irsi
vakit geçtikçe görüyorum ki,
tek gelişim belirtisi
debdebeye artmakta olan hevesleriymiş...
Yüzlerdeki duygusuzluktan seziyorum hakikati -
ne susanlarda niyet var, ne konuşanlarda haysiyet...
Çaresizliğin en son haddiymiş, demek
gülüşle göz yaşının sınırını kaybetmek:
ağlamalı mı, ya aksine gülmeli mi haline - kafam karışmış,
dar kafalı sürüngenlerin de nasihatleri bıktırmış,
bir gün sinirlerime sahip olamayıp da
başıma yeni belalar açacağım galiba...

***

Yine de sevinçliyim:
içimde seni bulmuşum ya...
Tüm bu sıkıcı şeylerden yorulduğum anda
seni hayal ediyorum,
çünkü mevzu sen olunca
taşımaya mecbur olduğum kafamı da kaybediyorum...
Bunun da çok farkı duyulmuyor aslında,
zira kafasından başka
her yeriyle düşünür şair...
Kafasıyla düşünseydi,
neden şair olsun ki?!

***

Stokholm sendromu yaşıyorum derinlerde
meğerse,
daha zormuş
hissedilmeyenin izahı bilinmeyenin izahından...
Keşke sana anlata bilsem:
Allah’ın tanrıya dönüştüğü andan
önemli olan gücün kaynağıdır hep
ve güç de hakikatten doğar yalnızca...
Sense adaletin hissin,
yahut aklın mahsulü olduğunu
düşüneceksin uzun-uzun...
Çünkü sana olan hisslerimde
adalet arıyorsun,
bilirim...
Doğrusunu bilmek istersen,
bu konuda hiç tedirgin değilim...
Adaletin kitle için
güçlünün lutfu olduğunu öğrendiğimden beri
güçlüye hak vermesem de,
gücünün hakkını veririm -
senin aradığın o ’adalet’ adına...
Bir kenara çek artık bütün adaletleri de:
gözlerinin yalın haliyle
Güneş’in batışını izletmek isterim sana...

***

Söylesene bana,
eğer hakikate de düşman kesilmişse,
öyle bir adalet kime gerek ki?!
Uzak dur sana adaletten bahsedenlerden de.
Taşıdığım yükten iyi bilirim ki,
adalet hafif olur, hakikatse ağır...
Hakikat alevlenip arşa kalkınca
kül olur bütün adaletlerin de sonu...
O yüzden böyle emin konuşuyorum ki,
en yüce adaletten dem vuran dinlerin de
bir çoğuna imanı nasıl unutturduğunu
gözlerimle görmüşüm
ve kitle ibadetle avuturken kendini
ben Allah’la baş-başa
yalnızlığın derdini bölüşmüşüm...

***

Seninse kalbinin temizliği saflığından belliydi...
O kadar saftın ki...
Kitlenin gelişimine inanacak kadar...
Hatta onun haline acıyordun belki de...
Bu yüzden göremiyordun sonunu
ve seni de bilmeden
içine almaktaydı bu tehlike...
Ben insan düşmanı değilim, güzelim,
ben sürü düşmanıyım ve bütün sürülerin
terakki yollarından geçip gelmişim...
Sürünün gelişiminin
o bariz sonunu bilmek ister misin sen de;
sonunda kendi seçer yöneticisini kendine.
Daha derin, daha değerli hiç bir şey de bekleme...
Düşünceleri kölelik hastalığına bulaşmış onların
ve sürüde hala
birisine saygı adına
önünde baş eğerler...
Bense en içten saygı duyduklarımın
gururla bakmak isterim gözlerinin içine:
bana bahşettikleri gücü görsünler diye...

***

Kendimi gereksiz sorularla yüklemiyorum artık,
çünkü ezelden böyle tabiatın kanunu:
kitlevi olan asla derin olmamış,
bir anda bitirmişler, tüketmişler hakikatin ruhunu...
’Erbap’larınsa hala bu soru düşündürmekte çoğunu:
’uğruna hayatımızı verdiğimiz kitle
neden böyle değersiz ve de neden böyle sığ?!
Çünkü, denize de milyonlar girseydi eğer,
taşardı ve denizin kendisi kalmazdı...

***

Muhtemelen,
düşünüyorsun ki,
bu neyin ihtişamı, neyin egosu böyle?!
Denizden çıkıp şimdi de
dağ zirvesinden vaz vermem dokunuyor sana belki de...
Hakikatse o ki,
ruhun yalnızlığından,
vicdan azaplarından,
kitle havasızlığından,
sürü vicdansızlığından
tekamül etmişim ben...
Bu sebepten emindim ki,
suskunluğunu da ardımdan taşıyaraktan
eninde-sonunda kovulacaktım kitleden!
Her kovulansa uçuruma yuvarlanmaz, güzelim,
zirveye kovulanlar da var
ve bir gün onlar
elbet ki, süruye hor bakacaklar!

***

Tüm çabalarıma rağmen,
tereddüt ve hayretini silemedim gözlerinden...
En çok da ona üzülüyorum ki, yanılmışsın -
keşfettiği Hindistan’ı Amerika sanan Kolumbus gibi...
Bu günün insanıydın sen yarınlara can atan,
ben ise obür günlerin, yarından da ötede...
Sen geçmişte benim zamanımı yaşayanadek
bütün düşüncelerim sana mizantropik,
sevgimse adaletsiz gözükse bile
sana olan hisslerimle tırmandığım zirvede
en adaletsiz, en dinsiz, en yalnız insan olmaya
devam edeceğim:
hakikat, sevgi ve hayat adına!
Yeter ki, bir kenara çek adaletleri, güzelim,
Güneş’in doğuşunu izlemek isterim...

Söğüt Gölgesi
Kayıt Tarihi : 24.3.2022 10:28:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Söğüt Gölgesi